Verimlilik ve Büyüme
- Ayşe Betül Ekmekcioğlu
- 18 Oca 2024
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 Eyl 2024

Verimlilik kısaca “çıktıların kullanılan araçlara oranı” olarak bilinmektedir. Daha fazla çalışmadan ya da daha fazla çalışan olmadan daha çok ürün ve hizmet üretmektir. Bir ülkenin verimliliği ulusal çıktının toplam çalışılan iş saatine bölünmesiyle bulunur. Ulusal çıktıya karşılık gelen gayrisafi yurt içi hasıla bir ülkenin ürettiği tüm mal ve hizmet çıktısının ölçümüdür. Toplam iş saatlerinin hesaplanmasında maaşlı işçiler, kendi işinde çalışan işçiler ve bir aile üyesinin işinde maaşsız olarak çalışma anlamına gelen ücretsiz aile işçilerinin toplam çalışma saatlerine bakılır.
72 Kuralı
Yaşam standartları bir ülkede yaşayan insanların refah seviyesini, konfor ve aldığı hizmet düzeyini belirtir. Verimlilik ve büyümeye bakılırken genel amaç bir ülkenin yaşam standartlarının nasıl olduğunu ölçmek, başka ülkelerle kıyaslamak ve zamanla nasıl değişebileceğini görmektir. Bir ülkenin yaşam standartlarının kaç senede ikiye katlanacağını hesaplamak için 72 Kuralı uygulanır. Bu kurala göre 72 sayısı o ülkenin büyüme oranına bölünür. Büyüme oranı yani kişi başına düşen gerçek gayri safi yurt içi hasıla; nominal GSYİH’den enflasyon ve nüfus oranı çıkartılarak bulunur. Bundan yola çıkarak örneğin yıllık büyüme oranı 1.5 olan bir ülkenin yaşam standartları 48 senede iki katına çıkacaktır.

Üretim İmkanları Eğrisi
İki farklı ürünün tüm imkanların kullanılarak hangi oranlarda üretilebileceğini gösteren eğrilere “Üretim İmkanları Eğrisi” denir. Eğri üzerindeki her evre maksimum verimdeyken eğrinin altındaki noktalarda verimsizlik gözlenir. Eğri dışındaki üretim oranları ülkenin şartlarına göre imkânsızdır.
Yukarıdaki tabloya bakıldığında eğride D noktasındaki imkanlar kullanılarak 20 tane Y Malı ve 18 tane X Malı yapıldığı görülür. Eğrinin aşağı tarafına bakılırsa Y Malı üretiminin arttığı gözlemlenebilir. Artık tüm imkanlar kullanıldığında 25 Y Malı üretilebilmektedir. Eğrinin dışa dönük olması, üretilen Y Malı sayısı arttıkça kaybedilen X Malı sayısının da gittikçe arttığını gösterir.
Verimliliği Etkileyen Üretim Faktörleri/Girdiler
İşçi başına düşen beşerî sermaye, işçilerin sahip olduğu tecrübe, bilgi ve beceri gibi kazanımlardır. Üretimin en kolay ve en verimli şekilde gerçekleştirilmesine yardımcı olması konusunda teknolojik sermayeye benzer. Son birkaç yüzyılda yaşanan teknolojik gelişmeler özellikle tarım ve endüstri gibi alanlarda üretimin kolaylaşması, seri hale gelmesi ve ürün kalitesinin artmasında kritik role sahiptir.

İşçi başına düşen fiziksel sermayelere bir işte kullanılan alet edevatlar, iş yerleri ve yapılar örnek verilebilir. Bu etkeni diğerlerinden ayıran fark, başka şeyler üretebilmek için üretilmiş olmasıdır, yani çıktı üretmek için üretilen bir girdidir. Bu yönüyle iş gücü ya da doğal kaynaklardan ayrılır.
Doğal kaynakların uygun kullanımı da verimi etkileyebilir. Ülkeler üretim ve yatırım yaparken sahip olduğu doğal kaynakları kayda alarak hareket etmelidir.
Verimliliği etkileyen girdilere işçi sayısı da örnek verilebilir. Bir restorandaki müşterilere üç garson yardımcı olmaya çalışırken işe yeni üç tane daha işçi alınırsa, siparişlerin gelmesi hızlanacak, verim artacaktır. Fakat girdinin azalan marjinal faydası olduğu yani, girdi-çıktı eğrisinin linear değil, dışa bükük bir eğri olduğu unutulmamalıdır. Bu eğride -diğer girdilerin sabit tutulması koşuluyla- bir girdi arttırıldığında çıktı sayısı ilk önce hızla artacak sonra artış hızı yavaşlayacaktır. Örneğin, aynı restoranda yirmi garson daha çalışmaya başlarsa siparişlerde kargaşa yaşanacak ve iletişim kopuklukları olacaktır.

Verimi ve Büyümeyi Etkileyen Kamu Politikaları
Bir işletmenin yatırım yapabilmesi için öncesinde sermaye olarak elinde birikim olması, devlet desteği alması ya da sonrasında ödeyebileceği uygun faizlerde kredi çekebilmesi gereklidir. Yapılan yeni birikim ve yatırımlar, bir ülkenin büyümesinde rol oynar ve devlet bunları destekleyecek ya da önünde engel oluşturacak uygulamalarda bulunabilir. Buna örnek olarak ABD’de uygulanan Sermaye Gelir Vergisi ve Yatırım İndirimleri örnek verilebilir. İlkinde alım satımlarda kazanılan karlar vergilendirilerek birikim ve dolaylı yoldan yatırım yavaşlatılırken ikincisinde işletmeler desteklenir.
Ayrıca Doğrudan Yabancı Yatırım ya da Yabancı Portföy Yatırımlar gibi yurtdışından yapılan yatırımlar da büyümede etkilidir.
Yakınsama teorisi diğer adıyla catch up effect, gelişmekte olan ekonomilerin gelişmiş ekonomilere göre daha hızlı büyüyeceğini savunur. Bunun nedeni azalan getirilerdir. Ekonomisi küçük ve büyük ülkelerde işçi başına aynı sermaye verildiğinde işçi başı çıktının küçük ekonomilerde daha büyük olduğu gözlemlenir.
Eğitime önem vermek de verimi arttırmaktadır. Eğitim, sadece kitap üzerinde görülmemeli; öğrencilere yetenek ve tecrübe de kazandırılmalıdır. Buna ek olarak uzun zamanlı bir yatırım olduğu unutulmamalı, okulda geçen her yılın da birer fırsat maliyeti anlamına geldiği göz önünde bulundurulmalıdır. Eğitimin daha önce bahsedilen beşeri ve teknolojik sermayeyle ilişkisi göz ardı edilemez. Bu nedenle halkın belirli bir eğitim düzeyine gelebilmesi için devlet desteği verilmelidir.
Aç ayı üretmez, bu nedenle sağlık ve beslenme imkanlarının zayıf olması da iş gücü ve verimi negatif etkiler.

Şirketler iki tür varlığa sahip olabilir: Fiziki Varlık ve Gayri Maddi Varlık. Fiziksel varlıklar daha geleneksel mülkleri; bina, ekipman, finansal varlıkları ifade ederken gayri maddi varlıklara ise bir şirketin yaratıcılığına ve yenilikçiliğine katkı sunan her şey dahil edilebilir. İmkanların genişlediği ve rekabetin arttığı son yüzyılda, teknolojinin gelişimiyle gayri maddi varlıklar bir şirketin sahip olabileceği en önemli varlıklardan bir tanesi haline gelmiştir. Gayri maddi varlıklar patent, telif hakları veya markalar gibi Fikri Mülkiyet Haklarıyla devlet tarafından yasal güvence altına alınmalıdır. Patentler yeni buluş, bilimsel süreç ve sonuçları, telif hakları sanat, müzik, edebiyat ve benzeri birçok alanda verilen özgün eserleri, marka ise şirketlerin logo ve sloganlarını korur. Fikri mülkiyet hakları şirketlerin gayri maddi varlıklarını somutlaştırıp kişiselleştirerek yeni girişimleri destekler, yeni fikir ve inovasyonların rakipler tarafından izinsiz kullanımını engeller.
ABD, Avrupa ve Japonya’da yapılan bir dizi araştırma da patentlerin inovasyonu teşvik etmede etkili olduğunu desteklemekte; katılımcı şirketler, özellikle biyoteknoloji, ilaçlar, kimyasallar ve belirli ölçüde makine ve bilgisayar gibi bazı sektörlerde patentlerin rekabet avantajlarını koruma açısından son derece önemli olduğunu bildirmiştir (Levin, Klevorick, Nelson ve Winter, 1987; Cohen, Nelson and Walsh, 2000). Bunun yanında yeni araştırma ve geliştirme projeleri kurulup bilim insanlarına gerekli imkanları tanınıp araştırmaları güvence altına alınarak verim ve yaratıcılık teşvik edilebilir.
Politik denge de verimi etkileyen unsurlardan biridir. Önünü göremeyen çoğu yatırımcı politikanın dengede olmadığı dönemlerde yatırımdan vazgeçmekte ya da temkinli olmakta, yeni girişim sayısı düşmektedir. Ayrıca yolsuzluk ve rüşvetler de verimin düşmesini doğurmaktadır.

Nüfus artışı da verimde etkili bir unsurdur. Nüfus artışıyla işçi sayısı artsa da buna karşılık daha çok talep ve tüketim olacaktır. Daha çok ürün üretilecek ve daha fazla ürün tüketilecektir. Eğitimli daha az birey, eksik eğitimli daha fazla bireyden daha verimli çalışacaktır. Bunlar gibi onlarca etken sayılabileceğinden nüfus artışının verim ve büyümede etkisi öngörülemez.
Ekonominin üretim veya hizmet sektörlerinden meydana gelen, verimi etkileyen beklenmedik büyük bir değişikliği ifade eder. Bu değişiklik genellikle teknolojik gelişmeler, yeni iş süreçleri, düzenleyici değişiklikler veya dış şoklar gibi faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Tarihten negatif ve pozitif olarak iki örnek verilebilir:
1973 yılında OAPEC ülkelerinin (Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri) ABD’nin İsrail’e destek vermesinin ardından uyguladığı petrol ambargosunda, petrol fiyatları tavan yaptı. Kadınların da sürülerce işe atıldığı döneme denk gelen bu kriz, ekonomiye daha fazla para alınarak çözülmeye çalışılsa da bu ülkeyi yüksek enflasyona sürükledi.
1990’larda ise yüksek kapasiteli bilgisayar çiplerinin üretilmesi, internetin keşfi gibi yaşanan art arda teknolojik gelişmeler ülke çapında verimi ve ekonomik büyümeyi arttırdı.
Comentarios