top of page

Türkiye’de Faiz ve Zorunlu Rezerv

Bugün (20.08.2022) sabaha karşı 02.00 sularında Resmi Gazete’de TCMB tarafından yeni bir tebliğ yayımlandı. Bu tebliğde göze çarpan noktalardan bir tanesi de 1,4’ün üstünde bileşik faize sahip kredilerde bloke edilecek miktarın yüzde 20, 1,8 bileşik faiz ve üzeri için de yüzde 90 haline getirilmesi oldu. Biz de bu yazımızda merkez bankasını, politika faizini, enflasyonu ve bankaları konuşalım istedik. Keyifli okumalar.

Merkez Bankasının Görevi

Merkez bankalarının çok önemli iki görevi vardır. İlki fiyatların stabil kalmasını sağlamak yani enflasyonla savaşmak, ikincisi ise istihdamı olabilecek en yüksek seviyede tutmak yani işsizlikle savaşmak. Devlet, merkez bankasına bu görevleri gerçekleştirebilmesi için para politikasını yönetme yetkisini vermiştir ve merkez bankası hükümetlerden bağımsız olarak bu yetkiyi kullanır.

Para politikasının ne olduğunu ise enflasyonun tanımından anlayabiliriz. Enflasyon, piyasada dolaşan toplam para miktarı ile ekonomideki satın alınabilir mal ve hizmetlerin değeri (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) arasındaki açığın büyümesi ile fiyatlar genel seviyesinin artmasıdır. Yani para politikası piyasada dolaşan para miktarına müdahale ederek GSYİH ile arasında açıklık oluşmamasını sağlamaktır. Önemli bir diğer nokta olarak merkez bankaları yapıları gereği arza yani GSYİH’ye müdahale edemez, sadece talebe etki edebilir.

Merkez bankaları para politikasını yönlendirmek için üç adet araca sahip:

  1. Açık Market İşlemleri (Bono satışa çıkarmak vb.)

  2. Politika Faizi

  3. Zorunlu Karşılık Oranları Düzenlemeleri

Para ve Faiz Politikası

Bunlar arasından büyük ihtimalle en sık duyduğunuz politika faizidir. Kurumsal bankalar çoğu zaman değişken nedenlerle merkez bankalarından borç almaktadır. Merkez bankasının diğer bankalara bu borçları verirken uyguladığı faize ise politika faizi denir. Güncel hükümetin iddialarına göre bankalar bu borçları alırken yüksek faiz kullandıkları için kendileri de yüksek faizle borç verir. Bu nedenle yatırım yapmak isteyen insanlar ucuz kredi bulamaz ve yatırım yapmak yerine parasını faize koymayı tercih eder. Bu sebeple yatırımlar azalır ve ekonomi canlanamaz.

Fakat bu görüş dünyaca kabul gören bir görüş olmak bir yana, çokça ekonomistin tamamiyle yanlış bulduğu bir görüştür. İlk olarak zaten Türkiye’de enflasyon çok fazla yani ekonomideki para miktarı gerekenden çok daha fazla. Bu nedenle şu anda yapılması gereken daraltıcı politikalar uygulayarak piyasadaki fazla parayı toplamaktır. Eğer hükümetin yaptığı politika işe yarayıp faizler düşse bile yine de bizce kötü bir hamledir. Çünkü daha az faiz, daha ucuz kredi demektir ve kredilerin ucuzladığı senaryoda piyasadaki para miktarı artmaya başlar. En başta bahsettiğimiz gibi piyasadaki para miktarı artarsa enflasyon artar ve merkez bankası görevini gerçekleştirememiş olur.

Fakat maalesef bu politika zaten amacına ulaşamamaktadır. Yani TCMB piyasadaki gücünü büyük ölçüde kaybetmiştir. Serbest piyasa ekonomilerinde ekonomiyi zorla bir yerlere sürüklemek oldukça zordur. Halkın ve piyasanın güvenini kaybedince merkez bankalarının politikaları da eskisi kadar efektif çalışmamaya başlar. Bunu da günümüz Türkiye’sinde gözlemlemek oldukça mümkün. Mesela Akbank’ta yıllık faiz oranı yüzde 22, yani politika faizinden 900 baz puan fazla.

Faiz

Peki, bankalar neden faizlerini düşürmüyor ? İşte Fisher denklemi :

Bir bankanın uyguladığı faiz yeterince yüksek olmazsa bankaya hem para yatırmak, hem de bankanın başkalarına para vermesi mantıksız hale gelmeye başlar. Mesela bir arkadaşınıza yüzde 10 faizle 100 lira verdiğinizi düşünün. Eğer senelik enflasyon yüzde 20 gelirse arkadaşınız size nominal olarak 10 lira fazla da verse aslında size daha az reel para ödemiş olur. Aynısı bankalar için de geçerlidir. Eğer faizler çok düşük olursa piyasada ne kredi bulunur, ne de parasını mevduata koymak isteyen insan. bu sebeple bankalar da belirli bir faizi yakalamak zorunda kalır.

Son paragraf ile aslında neden ekonomistlerin güncel hükümetin teorisini yanlış bulduğunu da açıklamış olduk. Gösterdiğimiz gibi faizlerin yüksek olmasının nedeni aslında enflasyonun yüksek olmasıdır. Politika faizinin düşmesi ise enflasyonu körüklediği için piyasa faizlerinin artmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle TCMB faiz düşürürken özel bankalar faizleri arttırır.

Bankacılık Sistemi ve Zorunlu Karşılık

Zorunlu karşılık, mevduat kabul eden bankaların mevduatlara karşılık olarak merkez bankasında bulundurmak zorunda olduğu para miktarını belirtir. Mesela birisi bir bankaya 100 TL yatırdığı zaman, bu banka 10 TL merkez bankasına yollar ve kendi kasasına 90 TL koyar. Bizce bu son zorunlu karşılık düzenlemesinin amacı iki şekilde piyasayı düşük faizlere teşvik etmektir.

İlk olarak bu düzenlemeyle beraber bankalar artık 1,8 bileşik faizin üzerinde bir faiz verdikleri zaman bu mevduattan gelen paranın yüzde 90’ını merkez bankasına vermek zorunda kalacak. Burada bankaların nasıl para kazandığını da açıklamamız gerekiyor. Bankaların çok basit bir mekanizması var. Gelen mevduatları kredi olarak başkalarına vermek ve ardından mevduat faizi ile kredi faizi arasındaki fark sayesinde kar etmek. Faizler arasındaki farklar çok büyük olmasa da bankalarda çok fazla işlem gerçekleşmesi sebebiyle küçük miktarlar ile büyük karlar edebilirler. Aslında tam bu nedenle bankalar düşük faizi sever. Faiz düşük olunca daha fazla işlem olduğu için daha fazla kar ederler. Örnek olarak bir işlemi inceleyelim:

  1. Ali, bankaya yıllık yüzde 10 faizle 100 bin lira yatırdı.

  2. Banka, Ali’nin parasından 10 bin lirayı zorunlu olarak merkez bankasına verdi.

  3. Banka, geri kalan 90 bin lirayı yüzde 15 faiz ile kredi verdi.

  4. Banka verdiği kredi sayesinde 90 bin lirayı 103.500 lira haline getirdi.

  5. Mevduatı ödeme zamanı gelince merkez bankasındaki 10 bin lirayı geri aldı.

  6. Banka, Ali’ye 110 bin lira ödedi ve 3.500 lira kar etmiş oldu.

Varmak istediğimiz nokta şu, eğer zorunlu karşılık çok fazla olursa banka yeterince kredi veremez ve eskisi kadar para kazanamaz. Bu nedenle bankalar zorunlu karşılığın çok fazla olmasından hoşnutluk duymaz. TCMB’nin bu son hareketi nedeniyle bankaların yüksek faizli mevduat hesapları oluşturması zorlaştı. Aslında tekrardan TCMB’nin piyasa ile inatlaşmasını görüyoruz. Bankaların yüksek faiz vermemesi durumunda insanların yatırım yapacağına olan inanç var fakat insanlar yeni işler kurmak yerine yüksek enflasyon ve artan döviz kurları nedeniyle iş kurmak yerine altına, gayrimenkule veya kripto gibi alternatif yatırımlara yöneliyor. Bizce bu sebeple TCMB’nin bu son politikası yine insanları yatırıma yönlendirme amacına ulaşamayacak. Fakat zaten bankaların da faizleri düşürüp düşürmeyeceği de kesin değil.

Eğer TCMB tüm amaçlarına ulaşmayı başarsa bile bizce hala doğru politikalar değil. Zorunlu rezerv oranının düşmesi kredi çekmeyi kolaylaştırdığı için ekonomiyi hareketlendirecek bir politika fakat bu yazımızda da açıkladığımız gibi güncel Türkiye ekonomisinin hareketlenmeye ihtiyacı yok. Tam aksine enflasyonun düşmesi için yavaşlatıcı politikalara ihtiyacı var.

TCMB gibi kurumların hedefi kısa vadede ekonomiyi canlı tutarak krizi ertelemek değil, çözüme odaklanmaktır. Biz de bu yazımızda son zorunlu rezerv değişikliklerinin amaçlarına, politika faizine ve merkez bankasını görevine değinmiş olduk. Yalnız gözünüze bir şey takılmış olabilir. Yazının en başında merkez bankasının iki amacı olduğundan bahsetmiştik fakat yazının bazı yerlerinde farklı amaçlardan bashetmek durumunda kaldık. Bunun nedeni de maalesef merkez bankasının bağımsız olamaması ve güncel siyasi konjonktürün gerektirdiği şeylere birçok şekilde yönelmek zorunda kalmasıdır.

Umarız bir gün TCMB bağımsızlığına, Türkiye’de ekonomik refaha kavuşur. başka bir yazımızda görüşmek üzere, hoşça kalın.

Commentaires


Her gün ve ay yeni yayınlarımızdan haberdar olabilirsiniz

Gönderdiğiniz için teşekkürler!

©2022, Cağaloğlu İktisat Kulübü tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page