Sovyetik Planlama
- Furkan Kılıç
- 30 Nis 2024
- 11 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Eyl 2024
I. Dünya Savaşının üçüncü yılında, takvimler 17 Kasım 1917 tarihini gösterirken Rus Çarlığı’nda ortaya çıkan Bolşevik Devrim hareketi başarılı oldu ve devletin kontrolü Vladimir Ilyic Lenin önderliğindeki Bolşevik, sosyalist devrimcilere geçti. Bu tarihten itibaren Rus topraklarında oldukça radikal, sosyal, ekonomik ve siyasal kararlar alınmaya başlandı. Günümüze kadar bazı mevcut ülkelerde “merkezi ekonomik planlama modeli” kapsamında bu ekonomik uygulamalar belirli farklılıklarla devam ettirildi.
Lenin döneminde Ekim Devrimi'nin beraberinde getirdiği ekonomik kriz ve buna bağlı üretimdeki çöküşe karşı NEP (Yeni Ekonomi Politikası) ile birlikte ülke içi ekonomide devlet sosyalizmi bünyesinde bulunan ekonomi politikalarının bireysel yöntemleri ülkeye kazandırıldı. Bilinen genel Sovyet politikalarından oldukça farklı olan bu uygulamalar, kısa vadede, sanayileşmede hızlı adımlar atamamış ve büyük bir krizle karşı karşıya olan Rus ekonomisi için güçlü bir destek sağlamıştı. Bu politikalar yardımıyla ekonomik kriz, 1930’larda Sovyet ekonomisinin bireysel kazanç bakımından küresel normallere dönmesiyle etkisini yitirdi. Bu süreçte 1927 yılında devlet başkanlığını ilan eden Josef Stalin, ekonomideki bu normalleşme ve büyüme sürecinin de başına geçti NEP politikalarından vazgeçildi ancak benzer pek çok ekonomik politika ve bunlara karşılık karşıt sosyal politikalarla bahsettiğim “küresel normallere dönme” ve “büyüme” sürecinin ana kaynaklarından olan beş yıllık ekonomi planları, I пятилетнийплан, перваяпятилетка (1. Beş Yıllık Plan) ile başlamış oldu. Bu dönemden itibaren iyi bir ivme yakalayan Sovyet ekonomisinde XIX. Yüzyılın son dönemlerinde siyasal mücadeleler ve yanlış uygulamalar gibi sebeplerle hızlı bir çöküş yaşandı. Bu yazıda 1920-1995 yılları arasında Sovyet Rusya’nın önemli iktisadi hareketleri, nedenleri ve sonuçları ele alınacaktır.
Birinci Beş Yıllık Plan
1922 yılında Arazi Kararnamesi ilan edildi ve ülke çapındaki bütün topraklar devlet eline geçti. Yeni Ekonomik Politika (NEP) ile mevcut ekonomik krize karşı güzel bir ivme yakalayan Sovyet Ekonomisi, Stalin’in yönetime geçmesiyle de devamlılığını sürdürdü. Parti içerisinde NEP için devlet kontrolünün derecesi hakkındaki tartışmalarda Stalin NEP’in mevcut durumunun istenilen genişlemeyi yönetebilmek için yeterli olduğunu düşünen tarafta yer aldı. Ağır bir sanayiye sahip olmanın, NEP düzeyinde yeterli merkezi bir kontrolle en optimum şekilde sağlanabileceğini düşünen Stalin ve diğer Sovyet yöneticileri, “Sovyetik” olarak nitelendirilen ekonomik planlamalarını 1929’da 1. Beş Yıllık Plan ile başlattılar. Aslına bakılırsa Birinci Beş Yıllık Plan’da varılmak istenen sonuç belliydi: Üretimi (özellikle gıda üretimini) kolektif ve devlet kontrolünde bir sisteme oturtmak ve bu alanda optimum kazanımı sağlamak. Tarım arazilerinde devlete ait üretim araçları köylülerin kullanımına sunuldu ve bunun yanı sıra alınan vergi ve bireyin veya ailesinin ihtiyacı dışında kalan ürünlerden ek kazanç elde edebilme hakkına doğrudan müdahale edilmedi. Ancak bu ek gelir üretim fazlası mallarını sadece devletin belirlediği şartlarda ve maliyetlerde yalnızca devlete satmalarına izin verildi. Halkın doğrudan para kazanma yolları engellendiği için kupon sisteminin değeri arttı. Bu planın ileriki aşamalarında geliştirilmek istenen ana sektör tabii ki sanayiydi. Ancak bunun öncesinde topluma bu tür bir kolektif sosyal yapı kazandırmak karşılarına çıkabilecek sosyal veya ekonomik sorunları en aza indirmelerini ve o sorunları şiddetli sanayi reformları öncesinde daha az maliyetle deneyimleyebilmelerini sağladı. Buna karşın sektörlerde yapılan değişimlerin aynı keskinlikte ancak farklı zamanlarda uygulamaya dökülmesi doğal olarak sektörlerdeki ortalama gelir değişimlerine göre ayaklanmalar, toplu göçler ve faaliyet değişiklikleri gibi bağımsız problemlere sebebiyet verdi. Nitekim Sovyet politikaları homojen ve tek bir Sovyet halkından daha çok etnik farklılıkları ortaya oldukça net sınırlarla koymayı teşvik ediyordu. Bu sebeple etnik farklılıklarından dolayı tarihsel süreç içerisinde veya o dönemde uygulanan politikalarla herhangi bir olumsuz etkiye maruz kalan halkın bir kesimi, kendisi için büyük çaplı sektör değişiklikleri hakkını meşru görüyor fakat bu konuda devlet engellemesi veya üretim uygulamasında karşısına çıkan aşılamayacak engeller karşısında ortalama gelirde düşüşe geçiyordu. Bu durumda halk içinde huzursuzluk baş göstermesi de kaçınılmaz bir durumdu. Bu sebeple ortaya çıkan ufak ayaklanmalar olsa da burada Sovyet ekonomisinin genişlemesine o dönemde en büyük darbeyi vuranlar, daha fazla gelir elde edebilmek için ani kararlarla üretim sektörünü veya ürettiği ürünü değiştirenlerdi. Doğal olarak bu insanlar önceki üretim faaliyetlerinde, tarım faaliyetlerinde olduklarından çok daha fazla verimlilerdi. Uzman ve coğrafi avantaja sahip kişilerle ekonomiye olan katkılarıyla yakın zamanda o sektöre katılmış kişilerin net ekonomik getirileri aynı düzeyde olamadığından Sovyet pazarı bir taraftan kaybettiği üretimi diğer taraftan yeterli miktarda karşılayamıyordu. Ayrıca üretim kaynaklarının devlet tarafından sağlanması; devlet hazinesine üretim, iş gücü (denetim), lojistik gibi ek maliyetler çıkarıyordu. Plan gıda sisteminin sistematikliğini sağlamıştı, gelecek sanayi reformları için lojistik temel oluşturulmuştu. Lakin bireyleri ekstra üretim maliyetinden kurtaran bir sistemde etnik ayrılıkların bu kadar net çizildiği ve yönetildiği bir coğrafya için bölgesel fırsatları kısa vadede daha kazançlı kılmak halk arasında uyuşmazlık ve diğer bazı ekonomik sektörlerde gerilemeyi beraberinde getirmişti.
Ana plan insanlara kısıtlı sektörler üzerinden gösterilince halkta kısıtlı sektörlere güçlü bir teşvik oluşturduğu bir gerçekti, plan kapsamında sıralı olarak sisteme eklenen sanayi ve tarım sektörlerinde hızlı bir büyüme yaşandı. Ancak bu teşvik tüm sektörler geneline sağlanana kadar bütüncül ekonomik büyümeye zarar verdi. Genel bir teşvik durumunda ise devlet tarafında fayda sağlanacak bir olasılık durumu kalmadı. Ekstra maliyetler ekonomik planlar çerçevesinde uygulamaların yapıldığı coğrafya, konu edindiği sektör ve üzerinde durduğu etnik yapı şartlarına bağlı olarak arttı. Artan maliyetler devlet gelirinin korunması amacıyla, halkın ürün fazlalarından doğrudan karşılandı ve bireysel sermaye de düşüş gözlendi.
Plan kapsamında süregelen yıllarda ilk beş yıllık planın büyük boyutta başarılı olduğu gözlendi. Sovyet Rusya büyük sistematik kaybına rağmen devasa bir sanayi devleti olma yolunda güçlü adımlar attı. Planın başlarında karşılarına çıkan direnişler gün geçtikçe azalmış ve en sonunda ekonomiye kazandırılması amaçlanan kolektif çiftlik sistemi oluşturulmuştu. Bu sistemin devlete olan getirisi ve halkın uzun vadede çiftçiliğe olan teşviğinin ortadan kalkmasıyla yeni sanayi bölgeleri oluşturulmuştu.
İkinci Beş Yıllık Plan
Birinci Beş Yıllık planın beklenenden kısa vadede gösterdiği büyük etki nedeniyle ikinci beş yıllık plan da hiç vakit kaybetmeden devreye koyuldu. İkinci Beş Yıllık plan üç ana başlık altında yoğunlaşıyordu: çelik, kömür ve petrol üretimini arttırmak. Birinci Beş Yıllık Plan sürecinde edindikleri teşviği kaybeden köylüleri kollektif çiftliklere kazandırmak için ek teşvikler sunuldu. Maksimize zaman kullanımı, devlet bağlılığı, emir geçerliği oluşturmak amacıyla devlet ateizmini yayma çalışmaları yapıldı. Çelik üretimi, hem Sovyetlerin devasa sanayisi için hem de askeri üretim başarıları ortaya koyabilmek için çok önemliydi. Zaten İkinci Beş Yıllık Planın ana sebebi de ağır sanayide ilerlemeyi devam ettirmekti. Güçlü bir çelik üretimine sahip olmak isteyen Sovyet Rusya’nın elinde beşinci büyük çelik rezervine sahip olan Magnitogorsk şehri vardı. Öte yandan sanayinin ve lojistiğin ana unsuru olan petrol ve kömür üretimi de çelik üretiminin yanında desteklenmeliydi. Bu üretim sektörlerinin her birinde de halkın teşviği arttırılması hedefleniyordu. Bu nedenle halkın hiyerarşik düzende küçük bir pay kazanmasını sağlayan farklı ödül tabanlı teşvik yöntemlerine başvuruldu. Ancak İkinci Beş Yıllık Plan devamı olduğu Birinci Beş Yıllık Plan kadar etkili olamadı ve hedeflenen kaynak verimi artırımı düzeylerine ulaşılamadı.
Köylüleri kollektif çiftliklere kazandırmak hâlihazırda oturmuş sanayi toplumlarını sürdürülebilir olarak besleyebilmek için çok önemliydi. Burada kaybedilen köylüleri geri kazanmak adına küçük boyutlarda bireysel arazilere izin verildi (bu araziler hiçbir zaman tam bir özel mülkiyet kapsamına girmedi). Köylülerin kendi arazilerinde üretilen ürünler belirtilen şartlarda yine tek alıcılı ve fiyatlı satın alımlarla tarımsal ve hayvansal üretiminde Birinci Beş Yıllık Planın ortada bıraktığı eksikleri kapattı.
Sovyet Rusya’da halk üzerinde sosyal bağlı radikal kararlar almayı sağlayan en büyük unsurlardan biri “Devlet Ateizmi”idi. Devlet Ateizmi, Sosyalist ülkelerin pek çoğunda görülmüş olan bir anlayıştır. Ruhban sınıfına karşıdır, halkı nitelendirilmiş ateizme teşvik eder. Dinin kamu üzerinde hiçbir şekilde güç sahibi olmamasını amaçlar. Laik devlet anlayışından farklı olarak devlet içerisindeki dinlere negatif müdahalede bulunur. Bu sebeple halk kamuda yükselmek için ateist olduğunu beyan etmek zorundadır. Bekleneceği üzere bu görüş özellikle Stalin’in yönetiminde Sovyetler Birliği'nin en genel yönetim unsurlarından biriydi ve devletin son dönemlerine kadar varlığını sürdürdü. Bu plan çerçevesinde de bu anlayış Sovyetler içerisindeki en geniş yayılımını gerçekleştirdi.
Üçüncü Beş Yıllık Plan
Üçüncü Beş Yıllık Plan, Alman işgali dolayısıyla ömrünü erken sonlandırdı. Genel manada savaş durumu ve öncesindeki hâlihazırda dış dünyada devam eden savaş sebebiyle ana odak askeri üretimi geliştirmek oldu. Olası savaş durumunda her türlü olasılığa karşın direnişe devam etmek ve imha edilemez bir bölüm sanayi oluşturmak için Uralların doğusunda sanayi bölgeleri inşa edildi. Bu planda da, ilan edilen kaynak üretimi hedefinin üç buçuk yılı kapsayacağı dar bir hedefe indirgenmesi durumunda dahi, sağlanması gereken kaynak üretim hedefine ulaşılamadı. Halkın özel mülkiyetindeki üretim mallarını kullanmadığı bir sistemde her daim daha da fazla teşviğe ihtiyaç duyuluyordu. Bu teşviğin daha fazla arttırılamayacağı noktaya gelindiğinde halkın üretim katkısı insanların yeteneklerine ve uzmanlıklarına bağlı olarak artamayacak bir geleceğe doğru ilerlemeye başladı. İnsanların kazancı üretimlerine bağlı artmıyordu, ürün fazlaları üzerinden devlet ile olan ticaretleri sonucu edindikleri gelir yok denecek kadar azdı. Fazla üretim yapanlar yalnızca hiyerarşik düzen içerisinde ödüllendiriliyordu, istenilen kaynak üretimine ulaşamayan çiftlikler de cezalandırmalarla karşı karşıya kalıyordu. Ancak bu uygulama rekabete bağlı bireyin kendi kendini teşvik etmesi sistemi kadar etkili olamadı. Birey ulaşamayacağı “devlet hedefi” gördüğünde bütün teşviği ortadan kalkıyordu ve buna bağlı üretimde azalma yaşanıyordu. Ancak ortada kendi tembelliğiyle rekabet ettiği bir sistem olduğunda yaptığı veya yapmadığı her eylem ona doğrudan birer eksi veya artı olarak dönecekti. Ortada halihazırda sosyal hayat üzerinden alacağı ceza veya ödülleri etkileyecek onlarca sebep olmayacaktı.
Çok az değişken, doğrudan mali getiri; bunlar bireyi ömür boyu direnişsiz bir teşviğe sokmaya yetecek etmenlerdir. Buna bağlı olarak da birey belirli barajlar arasında mahsur kalmayacak ve rasyonel olarak kendi kapasitesi doğrultusunda ulaşabileceği en büyük hedefi gerçekleştirecektir.
Dördüncü Beş Yıllık Plan
Bu plan Sovyetlerin İkinci Dünya Savaşından büyük eksiklerle çıktığı bir dönemde başladı. Özellikle tarım sektöründe büyük eksiklikler oluşmuştu. Yüz bine yakın kolektif tarım çiftliği ve ülkedeki sanayi ekipmanlarının dörtte biri yok edilmişti. Savaş, büyük bir kıtlık ve işçi sorunu oluşturmuştu. Soğuk Savaş yıllarının da başladığı bu dönemlerde Doğu Bloğunun kendi kendine yetebilecek toplu bir ekonomik yapılanmaya ihtiyacı vardı. Bunun ilk adımı olarak 1949 senesinde Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi (COMECON) kuruldu. Kuruluşunda 6 asıl üye vardı: Sovyetler Birliği, Bulgaristan, Çekoslovakya, Macaristan, Polonya, Romanya. Arnavutluk, yine bu yıl içerisinde şubat ayında birliğe sonradan dahil oldu. Mevcut planın son yıllarında ise Alman Demokratik Cumhuriyeti, konseye katıldı. Savaştan ülke içinde belki de en fazla zararı gören ülkenin güneybatı bölgesiydi. Dördüncü planda bu bölgeye, özellikle Ukrayna’ya yatırımlar yapıldı.
Kruşçev ve Destalinizasyon Dönemi
Sosyalist düzenlerde pek çok dine göre sonucu tanrıya bırakılan veya tanrıya atfedilen özelliklerin devlet makamları tarafından kullanılması günümüz toplumunun genelinde kabul gören bir görüştür. Sosyalistlerin büyük bir kısmında popüler olan uygulama/sistem denemeleriyle optimum idare şeklini bulma fikri bunun başlıca sebebidir. Sosyalizmde devlet birçok farklı kalıba sokulabilir, tanrı ve bireyi bunlara iki güzel örnek olarak gösterebiliriz. Ben burada anlatacağım açıya daha yakın bir örnek olması açısından “birey”i kullanacağım. Bu sistemde devleti kendi bireyselliğimiz olarak gördüğümüzde insanlar bizim kullanımımıza sunulan üretim araçlarından farksızdır. Örneğin, ben bir çiftçiysem küreğimle su yolu açmak için küreğimin zarar görmesini göze alarak yoldaki taşları kaldırabilirim. Bu örnekte benim yerime devleti koyduğunuzda küreğim de halkın bir kesimini canlandırır. İleride kesin bir kazanç garantim yoktur. Belki daha sonrasından daha güzel bir kürek alamayabilirim, belki su beklediğim kadar akmayabilir. Ancak bunları hesaplayacak bilgim veya gücüm yok veya varsa bile bunun için enerji harcamak bana yeni bir kürek almaktan daha fazla kayıp getiriyor. Örnekte halkın bir bölümü olarak canlandırığım küreğin yıpranması veya zarar görmesi, mali veya enerjik (Sovyetlere dönecek olursak zamansal) eksikliklerden daha kabul edilebilir gelmiştir. Sovyetik ekonomide ve dahi yönetimde yapılan da budur. Ekonomik planlamalarda deneysel uygulamalar için halkın tamamı tek bir seferde hedef alınmaz. Alt sektörlerde halkın bundan kesin kazançlı çıkıp çıkmayacağı hesaplanmadan, büyük bir kısmı büyük yeniliklerden oluşan dolayısıyla daha öncesinde devlet açısından da kesin getiri garantisi bulunmayan uygulamalardan oluşan; muhtemel kazancı yüksek her sistem, önemli görülmeyen detay riski hesaplamaları göz ardı edilmiş bir şekilde denemeye tabii tutulur. Hatta daha ileriye gidecek olursak örneğimizi de biraz daha farklılaştırabiliriz. Küreği benim imal ettiğimi; tahta parçalarını benim ürettiğimi, metalini benim eritip kalıba döktüğümü düşünelim. Bireysel olarak düşünecek olursak küreği ona zarar verecek işlerde kullanacak olmam benim için fikirsel olarak daha meşru bir anlam kazanır. Bu eklediklerimden sonra bir de tarihte, Sovyetler üzerinde duralım. Sovyetlerdeki özellikle ekonomi politikalarının halk üzerinde sınırsız özgürlükte denemeler yaparak oluşturulduğundan bahsettik. Peki bizim küreğimizi kendimiz yapmış olmamız gibi Sovyet Rusya’nın da kendi kolektif, devlet ateizmi ile güdülenmiş ve bastırılmış halkının bizzat kendi yöneticileri tarafından oluşturulduğunu söyleyemez miyiz. Tabii ki bu Sovyet yöneticilerinin en başından bu yana halkı soktukları sürecin büyük bir amacıdır. Zira yoğrulmuş halk yanlış sosyo-ekonomik uygulamalarda bulunma korkusunu törpüler, yeni politikalara yelken açma cesaretini kazandırır. Bu sistemin siyasi meşruiyet kaynağı ise demokrasidir. Devletin servet dağılımındaki dengeyi sağlaması görüşü, demokrasinin ilk örneklerinden itibaren karşılaştığımız bir düşüncedir. Montesquieu’e göre eşitlikçi bir servet dağılımı demokrasinin belkemiğidir. Ancak finansal eşitlikçiliğin her şartta uygulanamayacağı ve bazı durumlarda uygun olmadığını da ekler. Ona göre ihtiyaç duyulan zenginleşmeye ve gelir eşitsizliğine sınırlar koyulmasıdır, bundan sonra uygulanacak politikalar halkın sosyal durumuna göre yoksullara gelir artışı sağlayacak veya zenginlerin finansal sorumluluklarını arttıracak şekilde çeşitlendirilebilir. Demokrasi denince akla gelen diğer pek çok yazardan da benzer görüşte ifadelere ulaşabilmekteyiz. Bu ifadeler devlete kendi oluşturduğu kalıplar içerisinde, sahibiyet fikriyle kararlar vermesinin özgürlüğünü sunar, bu bir zorunluluk değildir, ancak tanrısallaştırılmaya engel bir görüş sunmazlar. Bahsedilenler Sovyet sosyo-ekonomik politikalarının getirisi, uygulanışı ve zamanının küresel, rasyonel politikalarına kıyasla farkının meşruiyetinin kaynağını özetlemektedir.
Stalin döneminde ise alıştığımız Sovyet idaresindeki bahsettiğim devleti ve makamlarını “halkın sahibi” olarak görme ya da başka bir bakış açısıyla “tanrılaştırma” fikrinin de ötesine geçen uygulamalar yaşanmıştır. Marksizm-Leninizm görüşüyle yola çıkan Stalin devlet yönetiminde her geçen gün totaliter bir tarafa kaymıştır. Stalin’in bu tavrı pek çok komünist parti üyesini rahatsız etmiş büyük bir kısmı ise bu fikirlerini dile getirmesi dolayısıyla tasfiye edilmiştir.
1953 senesinde Stalin’in ölümünden sonra iktidara gelen Nikita Kruşçev, Stalin’in uygulamalarının devlet kollektivizminden çok bireysel yönetime kaydığının farkındaydı. Kruşçev’in iktidara gelmesi sonrasında ülkede Stalin’in görüş ve uygulamalarının etkisinin giderilmesi için adımlar atılan dönem için Destalinizasyon terimi kullanılmaktadır. Bu dönemde merkez yönetiminde demokratikliği arttırmak için ve Stalin döneminde marksizm-leninizme göre oldukça fazla sapan kolektif toplum hiyerarşisini değiştirmek üzerine büyük çalışmalar yapıldı.
Altıncı beş yıllık plan Kruşçev ve Bulganin’in ortak yönetiminde 1956 yılında yayınlandı. Destalinizasyon politikalarının yanında başarılması çok güç bir ağır sanayi devamlılığının oluşturulması planlandı. Ancak plan yıllarının yarısına gelinmeden ekonomik hedeflerin ulaşılabilir olmadığı fark edildi ve dolayısıyla planın geri kalanı iptal edildi. Geriye kalan sürede büyük bütçeli toplum denemelerindense mevcut uygulamalar bozulmadan rasyonel bir ekonomik yaklaşım tercih edildi.
Yedinci plan itibariyle Sovyet Rusya’nın, sanayileşmede Amerika’nın gerisinde kaldığını kabul ettiğini görebiliyoruz. Bu planı aslında 7 ve 8. Beş yıllık planları birleştirerek değerlendirebiliriz. İki planın ortak amacı önlerindeki 10 yıl içerisinde ağır Amerikan endüstrisini yakalamaktı. Zaten sekizinci planda, yedincinin maddelerine ek büyük bir değişen yoktu. Kimyasal endüstrisinde büyük atılımlar yapıldı ve buna kaynak sağlamak için doğal kaynak üretimi arttırıldı. Ağır sanayide ise hedeflenen gelişimin iki beş yıllık süreçte de çok gerisinde kalındı.
Kalite ve Verim Hedefi: Leonid Brejnev
Ziraat, teknik, metalurji alanlarına eğitim alan Leonid Brejnev 20. Yüzyıl’ın ilk çeyreğinde SBKP bünyesinde çalışmaya başlamış bir gençti. Parti içerisinde ilerleyen Brejnev, Stalin döneminde öne çıktı ve partide kadrosunu edindi. Önce bölge sekreterliği daha sonrasında parti komiserliği yapan Brejnev, 1944 yılı itibariyle Sovyetler Birliğinin Güney Avrupa bölgesinde kalan toprakları içinde güney siyasi komiseri oldu. Savaş sonrasında çeşitli siyasi görevlerde çalıştı fakat Stalin’in ölümüyle beraber siyasi görevlerinden uzaklaştırıldı ve Kazakistan’a sürüldü. Kazakistan’da kısa sürede KKP’nin birinci sekreterliği makamına yükseldi. SBKP’nin 1956’daki kongresinde SSCB’deki siyasi görevlerine döndü. Kruşçevin büyük bir destekçisi olması sebebiyle yeniden siyasi arenada hızla yükseldi ve 1964 senesinde SBKP genel sekreteri oldu.
Brejnev eski kimliğinin de etkisiyle bireysel olarak daha çok dış siyaset ve askeri alanda çalışmalar sergilese de döneminde çıkarılan beş yıllık planlarda büyük etkisi oldu. Planlarda savunduğu kalite ve verim artışı ilkeleriyle bilindi. Döneminde halkın ekonomik refahında büyük bir artış oldu.
Bu dönemde Dış Siyasette gelişmeler yaşandı. Tam kapanık Sovyet Ekonomisi Amerika ile arasında ithalat-ihracat rekorları kırdı. Sovyetler birliği sektörel kollektivizminin işe yaradığı sektörlerde üretilen ürün fazlalığının büyük çoğunluğunu (yıllık ortalama minimum %65 dolaylarını) COMECON dışı ülkelere ihraç etti. COMECON ülkelerinin dışına ve özellikle batılı ülkelere yapılan ihracat getirisiyle, bahsettiğim refah artışını sağlayan tüketim malları üretimine odaklanıldı. 9, 10, 11. Planlar birbirlerine bağlı ve bir öncekileri desteklemek üzerine temellendirilen basit sanayi reformlarından oluştu. Ancak SBKP üyeleri Brejnevin parti politikalarının dışına kayan diplomatik ve ekonomik politikalarından rahatsızlık duydular, brejnevin etkisini doğrudan kesemeyeceklerinden politikada yavaşlamasına sebep oldular, ekonomik gidişatın hızını düşürdüler ve sonunda devlet işleyişini durma noktasına getirdiler. Brejnev’in kazandırdığı ekonomik büyüme oranları %82 civarlarında geriledi. Ülkede başlayan büyük yolsuzluk dalgalarına karşı Brejnev etkili olamadı. SBKP içi karışıklıklar sebebiyle büyümede başarının korunamadığı bu dönemde Sovyet Rusya’nın güçten düşürülmesinin önündeki tek engel Brejnev’in askeri yatırımları oldu.
Çöküşün Kabulü
On ikinci ve son beş yıllık ekonomi planı 1986 yılında Mihail Sergeyeviç Gorbaçov yönetiminde başlatıldı. Merkeziyetçiliği düşürmek ve Rus tabiriyle “Yakın Çevre” ülkelerinin bağlılığını sağlamak amacıyla kolhoz içi ve bireysel ekonomilerde küçük kapsamda sürdürülebilir yeterliliğin sağlanması amaçlandı. Ancak ekonomik ve siyasi olarak da oldukça zayıflamış ülkede uygulanan planlar geri tepti, üretimde büyük bir düşüş yaşandı. İlerleyen yıllarda ise ne “Yakın Çevre” doktrini uygulanabildi ne de önemli ölçüde ekonomik büyüme sağlanabildi. Beş Yıllık Ekonomi planları için artık tasarlanabilir ve test edilebilir bir ortam kalmamıştı. Son ekonomik plan da bununla beraber devasa bir hüsranla sonuçlandı. Sovyetler Birliği artık geri dönülemez bir sürece girmişti. Sovyetler Gorbaçov liderliğindeki son yıllarında artık etkisi sağlanamayan marksizm-leninizmden tamamen uzaklaştı ve küresel ekonomiye açık halde sosyal demokrat bir yapı haline geldi. Bu değişim askeri, sosyal, ekonomik, diplomatik olarak eski gücünden tamamen uzakta olan Rusya’nın, Sovyetler Birliği'nin dağılmasını önlemesi için yeterli olamadı.
Kaynakça
Himmer, Robert. "The Transition from War Communism to the New Economic Policy: An Analysis of Stalin's Views," Russian Review 53(4) (October 1994): 515–529.
Service, Robert. A History of Twentieth-Century Russia. Cambridge, MA: Harvard University Press, 1997.
Service, Robert. History of Modern Russia: From Tsarism to the Twenty-ad Century. Cambridge, MA: Harvard University Press, 2009.
Gorbachev, Mikhail. Memories. Doubleday, New York, 1996
Donaldson, Robert (2002). The Soviet Union in the Third World: Successes and Failures.
Sharlet, Robert S. (1992). Soviet Constitutional Crisis: From De-Stalinization to Disintegration
Frederic Bastiat, Hukuk, Liberte Yayınları, 2005, Ankara, s. 17-26.
Sixsmith, Martin (2014). Russia A 1,000-Year Chronicle of the Wild East. New York: The Overlook Press.
Waller, Sally (2015). Tsarist and Communist Russia 1855–1964. Oxford: Oxford University Press. p. 266
İrs, Yavuz. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde Kentleşme. Ankara: (bilimveaydinlanma.org), 2019.
Parkins, M. F. (1949). The Development of City Planing in Soviet Russia. Cambridge: Massachusetts İnstitute of Technology.
Comments