top of page
Ayşe Betül Ekmekcioğlu

Sanayi Devrimi Sonrası Osmanlı ve Türkiye Ekonomisi

Güncelleme tarihi: 26 Eyl

İngiltere’de 18. yüzyılda başlayan ve 1800’lerin yarısından sonra çevre ülkelere ve dünyaya da yayılan sanayi devrimi, değişime ayak uyduramayan, sanayisi hala gelişmemiş ülkeler için ekonomik açıdan büyük sonuçlara yol açmıştır. Bu devrimin İngiltere’de çıkmasının nedenleri olarak fazla nüfus, artan talep ve İngiltere’nin sermaye birikimi sayılabilir. Ayrıca İngiltere ekonomiye devlet müdahalesini azaltıp, özel sermayeleri teşvik eden ilk devletlerdendir. Sanayileşme öncelikle pamuk ve tekstil endüstrisinde olmuş, bunun nedeni olarak da hammaddenin yakınlığı belirtilmiştir. Sanayi devriminde buharlı makineler icat edilmiş, kol gücüne olan ihtiyaç zamanla azalmıştır.

Sanayi Devrimi resmi

Sanayi Devrimi Sırasında Osmanlı

Avrupa’da sanayi gelişirken, birçok yıldır süren Osmanlı-Rus savaşında yıpranan, çıkan isyanlardan dolayı hem siyasi hem de ekonomik çalkantıda olan Osmanlı’nın bu yeniliklere uyum sağlaması zor olmuştur. Aynı zamanda Avrupa’daki devrim daha çok tarımsal üretimden, makineleşmeye odaklıyken büyük coğrafyasını korumaya çalışan Osmanlı Devleti, daha çok askeri alanda cephane, baruthane, tersane gibi fabrikaların ve imalathanelerin açılımına yoğunlaşmıştır. Tanzimat Fermanı’ndan önce Osmanlı sanayisinde, özel sektörde sanayileşmenin küçük el sanatlarına, devlet sanayileşmesinin ise askeri savunmaya yönelik olduğu gözlemlenmiştir. Osmanlı’nın son birkaç yüzyıl boyunca ekonomisinin neredeyse tamamının tarıma dayalı olduğu görülmektedir. Tarımsal üretim milli gelirin %65’ini oluşturmakta, çalışan toplam nüfusun %80’i tarım alanında istihdam edilmekteydi. Böylesi bir ülkenin Avrupa’da ne kadar gelişme olsa da onlara ayak uydurabilmesi çok beklenemezdi. Zamanın padişahları her ne kadar sanayileşmek istese de kurulan fabrikalarda yurtdışından gelen fahiş fiyatlı malzemeler ve makineler kullanılıyor, makineleri yabancı teknisyenler kuruyor, hatta fabrikada işçi olarak bile gayrimüslimler çalıştırılıyordu. Fabrikalarda Türk işçi bile çalıştırılamaması, zamane Osmanlı’sının kalifiye işçi yoksunluğunu gözler önüne sermektedir. Tanzimat Dönemi’nde ekonomik anlamda büyük adımlar atılmaya çalışılmış, Ferman’da sanayileşmeden bahsedilmese de o zamanın devlet adamlarının sanayileşmenin ve ülke ekonomisinin ne kadar önemli olduğunun farkına varmasına sebebiyet vermiştir.

Tanzimat Fermanı okunuyor

Osmanlı’da Sanayileşmenin Önündeki Diğer Engeller

Osmanlı ekonomisini ve sanayisini etkileyen etkenlerden ikisi de lonca teşkilatı ve gedik usulü adı verilen Osmanlı’da uzun zamandır süregelmiş topluluk ve geleneklerdir. Lonca teşkilatı, Osmanlı’nın iş hayatını ve sanayi ortamında belirli kuralları koyan, ürünler için fiyatlandırma yapan, ürünlere kalite standartları koyan bir teşkilattır. Gedik usulü ise her zanaate belirli bir kadro atayan ve bu kadroda boşluk olmadığı sürece yeni zanaatkarlara iş yapma olanağı tanımayan, katı kurallardan oluşur. Bu sistemler markette rekabeti önlemiş, endüstrinin gelişmesinin, girişimciliğin ve genç zanaatkârların önünde engel olmuşlardır. Osmanlı ticareti etkileyen ve ekonominin çöküşe geçmesine neden olan faktörlerden en önemlisi de Baltalimanı Anlaşması’dır. Bu anlaşmanın maddelerine göre, Osmanlı’da tekellik kaldırılmış ve İngiliz tacirlerine verilen imtiyazlarla her biri yerli tüccarlarla aynı haklara sahip olmuştur. Bunun sonucu olarak Türk pazarlarına getirilen ucuz ve daha hızlı İngiliz ürünleri alınmış, yurt dışı bir yana kendi topraklarında tercih edilmeyen yerli tüccarlara ağır darbeler vurulmuştur. Bu antlaşmanın Osmanlı sanayi ve ekonomisine çok büyük zararları dokunmuş, yerli sermaye sarsılmış, ekonomi çöküşe geçmiş ve Osmanlı’yı Avrupalı devletlerin açık pazarı haline getirmiştir.

Atatürk İzmir İktisat Kongresinde
Atatürk İzmir İktisat Kongresinde

Atatürk Döneminde

Ekonomi ve Sanayileşme

Atatürk dönemi sanayisinde de üretim halen kol gücüne dayanmaktaydı. Atatürk, ekonomiyi bağımsızlaştırmak, geliştirmek için başta sanayiye, fabrikalarda çalışacak kalifiye işçi ve Türk teknisyenler için eğitim, bilim, sanat ve teknolojiye önem verilmesi gerektiğini biliyordu. Atatürk’ün sanayi politikası iç piyasayı canlandırıp elde tutmak, dış piyasada rekabet gösterip aktif olmayı hedefliyordu. Bunun için cumhuriyetin ilk yıllarında toplanan İzmir İktisat Kongresinde önemli kararlar alınmış, sanayi yatırımı yapacak işletmelere muafiyet, imtiyaz ve teşvik sağlamayı amaçlayan Teşviki Sanayi Kanunu çıkartılmıştır. İzmir İktisat Kongresi 1923 yılında yapılan İzmir İktisat Kongresi’ne her kesimden 1.135 delege katılmış, iki hafta süren kongrede gümrükleri korumak, sanayiciyi teşvik etmek, ulaştırmayı ucuzlaştırmak, kredi imkanlarını artırmak ve halkı eğitmek amacıyla Misakı İktisadi kabul edilmiştir. Ayrıca kongrede bu üç noktaya önem verilmiştir: Sanayinin korunması amaçlanarak hammaddenin yurt içinden sağlanması ve yerli malların dış rekabete karşı korunması.

Sanayinin özendirilmesi amaçlanarak sanayi tesisi kurmak isteyenlere devlet tarafından arazi tahsis edilmesi, bu imkândan sadece Türklerin yararlanabilmesi, vergide indirim. Sanayinin finanse edilmesi amaçlanarak bankaların kurulması ve kredi temin edilmesi. Bunun yanında kongreden bir yıl sonra bu kalkınma projesinin desteklemek için Türkiye İş Bankası kurulmuştur. Cumhuriyetin başlarında ekonomide daha çok devlet müdahalelerine yer verilmiş, özel sektör ağırlıklı piyasa ekonomisi uygulamak ilk tercih olsa da cumhuriyetin başlarında ekonomi özel sektörün ellerine bırakılmak istenmemiştir.

İş Bankası, 1930'lar
İş Bankası, 1930'lar

Atatürk’ün sanayiye, tarıma ve iktisada verdiği önem şu sözlerinden de anlaşılmaktadır:

"Bir ulusun hayatıyla doğrudan doğruya ilgili olan ekonomisi, çöküşünün de yükselişinin de nedenidir. Zamanımız bir iktisat çağıdır. Kılıç kullanan kol yorulur ama saban kullanan kol yorulmaz, her gün daha çok güçlenir ve toprağına daha iyi sahip olur. Osmanlı İmparatorluğu her şeyden önce sabanın karşısında yenildi. Kılıçla zafer kazananlar er geç yerlerini sabanla zafer kazananlara bırakmak zorunda kalırlar. Ulusal egemenlik, iktisadî egemenlikle birleştirilmelidir yoksa kazanılan askeri ve siyasi başarılardan olumlu sonuçlar elde edilemez" Mustafa Kemal ATATÜRK.

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


Her gün ve ay yeni yayınlarımızdan haberdar olabilirsiniz

Gönderdiğiniz için teşekkürler!

bottom of page