Kriz durumlarıyla karşılaşıldığında Yunanistan gibi kamunun geçmişinin pek de masum olmadığı ve finansal sisteminde sorunların bulunduğu ülkelerde kemer sıkma politikaları her zaman gündem olur. Bu politika tercihi, hükümetler için ölüme yakın bir koma anlamı taşısa da muhalefet için büyük bir propaganda zemini sağlar. Bu nedenledir ki hükümetler genellikle bu gibi tercihleri seçimden sonraya, bir sonraki hükümete atmaya ya da mümkün olduğunca geciktirmeye çalışır ve durumları daha da kötüleştirebilir.
Dönüm Noktası: 2008 Finans Krizi
Hükümetlerin kamu harcamalarını azaltması genellikle son tercih ve bazen de tercih bile değildir. Yunanistan 2012’de borç krizine girdiğinde o güne kadar kemer sıkmayı tercih etmemiş olan hükümetlerin sonuncusu kredilerin yapılandırılması, yani faizlerinin bir kısmının affedilmesi, karşılığında kemer sıkma politikalarını uygulamaya sokmuş ve büyük bir toplumsal tepki ile karşılaşmıştır. Bu tepkinin nedeni, bundan sonra halkın cebine daha az paranın girecek olduğu ve bunun gittikçe kötüleşen olaylar zincirine neden olacağıydı.
Bu kaderde aslında Yunanistan yalnız değildi. Bahsettiğimiz dönemde Yunanistan’ın yanında Birleşik Krallık ve İtalya gibi tam anlamıyla aynı olmasa da benzer tercihlerde bulunan hükümetlere sahipti. İtalya hükümeti ülkelerinin yüksek faizle borçlanabildiğini göz önüne olarak kamu harcamalarını azaltma yoluna girerken İngiltere ise yıllar boyunca ekonominin merkezine aldığı finansal sektörün payını azaltmanın yanında bütçe açığını azaltıcı tedbirler almıştı. İtalya gelir vergisinin en üst diliminin vergi oranını üç puan yükselmiş; sermaye kazancı vergisini, katma değer vergisini arttırmış ve vergi kaçakçılığının önüne geçmek için adımlar atarak bütçesini gelir yönünden rahatlatmaya çalışırken emeklilik yaşını altmış yediye çıkararak, kamu yatırımları bütçesini azalıp sağlık, eğitim, kolluk kuvvetleri ve bürokrasi gibi stratejik sektörlerin bütçelerini azaltarak giderler kısmına da el atmıştır. Her üç ülkede de ortaya çıkan olumsuz sonuç ise üçünün de kamu yatırımlarını, eğitim, sağlık, kolluk kuvvetleri ve bürokrasinin bütçelerini azaltmalarıyla eskimiş alt yapının, kalitesizleşen eğitim ve sağlık hizmetlerinin, önlenemeyen suçların, biriken ve uzun zamanlar alan davaların gelecek ekonomik büyümenin üzerinde negatif etkiye neden olmasıydı.
Kemer Sıkma Politikası
Artan vergiler ve azalan kamu harcamalarıyla özetlenebilecek kemer sıkma politikası, yabancı dillerde Latinceden haşin ve şiddetli anlamına gelen “austerus” kelimesinden türemiş “austerity” kelimesiyle ifade edilmektedir. Yunanistan, İtalya ve Birleşik Krallık örneklerinde gördüğümüz gibi kemer sıkma politikası birkaç kamu sektöründeki harcamaları azaltmış ve bu sektörlerin gelecekteki verimini ve kalitesini azaltarak potansiyel ekonomik büyümeye de zarar vermiştir.
Birleşik Krallık örneğine daha detaylı bakarsak ulusal sağlık servisinin (NHS) bütçesinin enflasyondan oldukça düşük bir oranda arttırıldığını ve artışların yıllık yüzde bir civarı olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan eğitime baktığımızda ise enflasyonun altında artışın bile gerçekleşmediğini, tam tersine bütçenin her geçen sene azaldığını ve hatta 2010’dan 2015’e kadar bütçesinin yüzde 15 civarında azaldığını görüyoruz. Eğitimin gelecek nesillerin insan sermayesini oluşturduğunu düşünürsek eğitime ayrılan harcamanın azalmasının sonuçlarını da kestirebiliriz. Hukuk sistemine ayrılan tutarın ise yüzde 25 kadar azaltıldığını da görüyoruz.
Benzer verilerin durumunu İtalya (yanda) ve Yunanistan’a baktığımızda ise eğitime ayrılan bütçenin yüzde 10, Yunanistan’da ise yüzde 13 civarında düşürüldüğünü görüyoruz.
Etkilenmeyenler ve Etkilenenler
Eğitim, sağlık ve hukuk gibi hizmetlere ayrılan para miktarı azalırken İtalya Yunanistan ve Birleşik Krallık’ta emeklilik maaşlarının arttığı görülmektedir. Seçimlerin sonuçlarını oldukça etkileyen bu faktöre İtalya’da emeklilik yaşının arttırılması dışında bir şey yapılmamış ve bu alana yapılan harcamalar ekonomideki payını arttırmaya devam etmiştir.
Yunanistan’ın emeklilik sistemiyle ilgili sorunlar ile ilgili olarak Eurobank’ta çalışan Platon Monokroussos sistemin mali sorunlara ve iş gücünün piyasaya katılımını olumsuz etkilediğine değinmiş ve sistemi maliyetli, kompleks ve haksız olarak nitelendirmiştir. Sistemin bu sorunlarına rağmen siyaset kurumu, sistemi ancak 2015’te değiştirmeyi tercih etmiştir. Birkaç kesim hariç kemer sıkma politikasından en çok zarar görenlerin başında ise sosyal yardımlara ve kamu hizmetlerine ihtiyaç duyanlar gelmektedir. İtalya ve Yunanistan’da sosyal yardımların azaltılması yoksulluk oranlarını oldukça arttırmıştır. Yunanistan’da yüzde 20 olan yoksulluk oranı yüzde 40’a kadar çıkmıştır. Her iki ülkenin ekonomisi de dolar bazında oldukça düşmüştür. Kriz zamanından bu yana Yunanistan yüzde 40 civarında, İtalya ise yüzde 15 civarında daha küçük bir ekonomiye sahipken Birleşik Krallık ise aynı düzeydedir, tabii verilen rakamların nominal değerler olduğuna da dikkat çekmek gereklidir. Bu gibi olumsuz yanlarına bakıldığında kemer sıkma dışında nasıl yolların aranabileceği sorulabilir. Bunu yazımızın devamında ele almak istiyorum.
Alternatif Çözüm Yolları
Dünyanın dört bir tarafında derinden etkilenilen 2008 Global Finans Krizinin etkilerini azaltmak şüphesiz oldukça oldukça zordur. Karşımıza İtalya ve Yunanistan gibi geçmişinden bugüne mali ve politik alanda birçok sorunla mücadele eden ülkeler geldiğinde yazılacak reçetenin isabetliliği ve kalitesi durumlarında tamamen rafa kaldırılması ve onun yerine pansuman tedbirler olarak adlandırdığımız yöntemlere girişilmesi bugün Birleşik Krallık, İtalya ve Yunanistan’ın bu duruma gelmesine neden olmuştur. Yunanistan ile Birleşik Krallık’ın finanse edilebildiği sürece sürdürülen bütçe açığının yarattığı yüksek borç ve faizler ile Birleşik Krallık’ın finansal sektörden uzaklaşmaya çalışırken fazlaca sert kamu harcaması kesintileri, ülkelerin bugüne gelmesinde başlıca faktörlerdir.
Yunanistan ve İtalya’daki bütçe açığı ve popülist harcamalar üzerinden şekillenen siyaset kurumunun reforme edilmesi ve daha kapsayıcı ve oturaklı bir çerçeveden yeniden bir hikaye yazılması gereklidir. Birleşik Krallık’taki politika tercihinin ise Muhafazakar Partinin içerisindeki klikler ve dönemin zeitgeisti açısından yorumlanması daha zordur. Bütçe açığının kapatılması ile piyasaya daha fazla kredinin daha düşük faizle sunulacağı ve bunun piyasaya dinamizm getirmekle birlikte daha fazla iş, üretim ve büyümeye neden olacağına dair görüşün etkisindeki partinin hedefleri halihazırda yüzde sıfıra yakın faizler ile dönemin birçok devletinin gevşek maliye politikalarının aksine sıkı bir maliye politikasına dair tercih Birleşik Krallık’ın bu amaçlarının gerçekleşmemesine neden olmuş olabilir.
Comments