Mültecilerin Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri
- Kerem Çalışkan
- 28 Şub 2024
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 29 Eyl 2024
Mülteci Kavramı
Irkı, dini, tabiiyeti, mensubiyeti veya siyasi düşüncesi nedeniyle zulme uğrayacağından veya hayati tehlikesi olduğunu düşünerek vatandaşı olduğu ülkeden ayrılan ve bir başka ülkenin korumasını talep ederek kendi ülkesine tekrardan dönmek istemeyen kişilere mülteci denilmektedir. UNHCR’nin verilerine göre 2023 ortalarında Dünya’da zulüm, çatışma, şiddet, insan hakları ihlalleri veya kamu düzenini ciddi şekilde bozan olaylar sonucunda yüz on milyon zorla yerinden edilmiş kişi mevcuttur. Bunlardan otuz altı milyon dört yüz bini mülteci ve bu mültecilerin altı buçuk milyonu da Suriye-Arap kökenlidir. Bu da toplam mülteci sayısının yüzde 17,85’idir. Türkiye günümüzde Göç İdaresi Başkanlığının 1 Şubat 2024 tarihinde paylaştığı rapora göre üç milyon yüz seksen altı bin beş yüz altmış bir tane geçici koruma kapsamında bulunan Suriyeli mülteci mevcuttur. Bu durum ülkemizin Dünya’da hem en fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmesine hem de en fazla mülteci taşıyon üvanını İran'la paylaşmasına sebep olmaktadır. "Geçici koruma”, ülkemize kitlesel akınla gelen Suriyelilere sağlanan korumanın uluslararası literatürdeki karşılığıdır. Geçici koruması üç temel unsurdan müteşekkildir: açık sınır politikası, geri göndermeme ilkesi ve gelen kişilerin temel ve acil ihtiyaçlarının karşılanması.
Ülkemizdeki Suriyeli Mülteciler
2019 yılında IOM’un (Uluslararası Göç Örgütü) Birleşmiş Milletler bünyesinde yayınlamış olduğu Türkiye’deki göç hareketliliğini analiz eden rapor Suriyeli göçmenlerin profilini ortaya koyması açısından oldukça değerli bilgiler içermektedir. Bu çalışma sonucu tespit edilen bulgulardan bazıları aşağıda bulunmaktadır.
Türkiye’de bulunan Suriyeli mültecilerin yüzde doksan sekizinin Türk yetkililerce kayıt altına alınmıştır.
Suriyeli mültecilerin yüzde ikisi çocuk, yüzde kırk altısı yetişkin kadın ve yüzde elli ikisi yetişkin erkek olduğu ve genel yaş ortalamasının yirmi altı ila otuz altı yaş arasında olduğu görülmüştür.
Eğitim durumlarına göre Suriyeli mülteciler yüzde on dördü herhangi bir eğitim almamış, yüzde kırk beşi ilkokul mezunu, yüzde otuz ikisinin lise ve yüzde dokuzunun ise üniversite mezunu olduğu görülmüştür.
Genel olarak Suriyeli mültecilerin yüzde kırk ikisinin ülkelerinden ayrıldıkları sırada işsiz oldukları saptanmıştır. Kadın mültecilerin ise ülkelerinden ayrıldıkları sırada işsiz olmaları yüzde yetmiş dokuz gibi yüksek bir orandır.
Türkiye’ye göç etmeden önce Suriye’de herhangi bir işte çalışıyor olan göçmenlerin yüzde otuzu uzmanlık gerektiren el işlerinde, yüzde on sekizinin zanaat ve ticaret işlerinde, yüzde on yedisinin günübirlik basit işlerde çalıştıkları görülmüştür.
Ekonomik Etkileri
Göçlerin ülke ekonomilerine etkilerinin incelenmesinde en önemli husus, göçün ekonomik etkisinin zamana ve yere göre değişmesi ve yine göçün zaman içerisindeki bazen yararlı veya bazen zararlı olabileceği gerçeğidir. Uluslararası göç son yıllarda dünya genelinde sıklıkla tartışılan ve etkileri tüm ülkelerde görülen olgulardandır. Göçün bu denli geniş çevrelerde tartışılmasının nedenlerinin başında, göçün gerek menşe ülkelere gerekse konak ülkelere ekonomik olan çeşitli etkileri bulunmasındandır. Buna karşılık, gerçekleştirilen çalışmalar ve analizler uluslararası göçün özellikle gelişmiş ülkelerin ekonomilerine ciddi anlamda olumsuz tesirleri olmadığı hatta bazı durumlarda ülke ekonomilerine olumlu katkıları olduğu belirtilmiştir.
Göçün ekonomik anlamda olumsuz olarak değerlendirilmesinde objektif analizlerden ziyade, göçü sosyal ve kültürel anlamda daha milliyetçi bir bakış ile değerlendirme yaklaşımı ön plandadır. Buna karşılık, gerçekleştirilen objektif çalışmalar neticesinde göçün kısa vadede konak ülke ekonomilerinden bazı olumsuzluklar yarattığı fakat sermaye birikimi, inovasyon, beşeri sermaye, dış ticaret ve iç talep vb. kanallar yoluyla konak ülkelerde ekonomik büyümeyi desteklemekte olduğu belirtilmiştir.
Suriyelilerin Türkiye’ye göçünün olumsuz etkileri olduğu gibi olumlu etkileri de mevcuttur ama bu durumun ortaya konulması amacıyla yapılan çalışmaların sayısı sınırlıdır ve mevzubahis çalışmaların sayısının ve niteliğinin arttırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Suriye kaynaklı göçün Türkiye ekonomisi üzerinde dört temel kanal üzerinden etki ettiği değerlendirilmektedir. Bu dört kanal:
Sosyal güvenlik sistemleri ve kamusal hizmetler
Dış yatırımlar ve girişimcilik
Genç Nüfus
İş Gücü Piyasasıdır.
Kamu Kaynakları
Kamu kaynakları açısından Türkiye’nin Suriyeli mülteciler için oldukça geniş bir kullanım alanı açtığı görülür. 2011 yılından itibaren Suriyeli mülteciler için harcanan kamu kaynaklarının GSYİH’in %1’i civarında olduğu bilinmektedir.
Türkiye her ne kadar bu kadar harcama yapsa dahi Suriyelilerin faydalandığı tek kaynak bununla sınırlı değildir. Nitekim AB, 2011 yılından bu yana Türkiye'deki mültecilere ve ev sahibi toplumlara yardım etmek üzere 10 milyar avroya yakın kaynak aktarmıştır.(DG NEAR)
Dış Yatırımlar ve Girişimcilik
Suriyeli mülteciler Türkiye’de girişimcilik yetenekleriyle de ekonomik bir aktör haline gelmiştirler. Sanayi Bakanlığının 30 Haziran 2023 verilerine göre yabancı sermayeli firmaların 33984 tanesi gibi büyük bir kısmı Suriye menşeli olduğu görülmektedir. 26 Şubat 2019 itibarıyla on beş bin yüz elli dokuz olan bu sayıdaki artış dikkat çekici düzeydedir.
Genç Nüfus
Üçüncü etken unsur Suriyeli mültecilerin genç nüfus yapısı ve bunun Türk nüfusunun yaş yapısını ve Türkiye'nin demografik fırsat penceresini etkileme potansiyeli olarak karşımıza çıkmaktadır. Demografik fırsat penceresi, bir ülkedeki çalışma yaşı oranının, ülke nüfusunun desteklemesi gereken bağımlı nüfusa göre daha büyük olduğu zaman dilimini ifade etmektedir. Bu durum genellikle yaşlı nüfusun çok olmadığı ve ülkenin gelişmesi ile birlikte, ülkedeki doğum oranları düştüğünde meydana gelir. Bu durum ise ülkede önemli bir büyüme atılımı gerçekleştirilebileceği bir zaman döneminde ön plana çıkar. Türkiye’nin demografik fırsat penceresi ise 2010 yılında başlamış ve pencerenin 2030 yılında kapanması beklenmektedir. Suriyeli mültecilerin Türkiye’nin demografik fırsat penceresini değiştirebileceği ve demografik fırsat penceresinin Suriyeli mültecilerin desteğiyle 2030'un ötesinde de açık kalacağı değerlendirilmektedir. (Esen ve Binatlı, 2017:2)
Türkiye İş Gücü Piyasası
Son etken unsur Suriyelilerin Türkiye işgücü piyasasına etkileridir. IOM’un sunduğu rapordaki oranlar incelendiğinde ülkemize iltica eden Suriyelilerin büyük bir çoğunluğunun yöneticilik, öğretmenlik, doktorluk vs. gibi üst segment işlerde yatkın olmadıkları görülmektedir. Ülkemiz mültecilerden üst kademelerde fayda görememesi elbet olumsuz bir durumdur. Ama bu durum, onların işgücüne katılmadığını göstermemektedir. Nitekim BM’ye bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2020 yılında 2017 TÜİK verilerine dayanarak hazırladığı ‘Türkiye İşgücü Piyasasında Suriyeliler’ başlıklı raporunda, çalışma çağındaki iki milyon Suriyelinin dokuz yüz otuz bininin işgücüne katıldığı ve serbest çalışan dahil sekiz yüz on üç bin Suriyeli çalışan olduğu, bunların yüzde doksan yediden fazlasının ise kayıt dışı çalıştıkları tespit edilmiştir.
Türkiye’de işgücünün artması tek başına ele alındığında tabii olarak ekonomiyi büyüten bir gelişmedir. Ama kayıt dışı işçi sayısının bu kadar fazla olması sigortasız veya asgari maaşın altında işçi çalıştırılmasına da işaret etmektedir. İşverenin daha az para vererek mülteci işçinin muhtaç durumda olmasını değerlendirmesinin mülteciyi etkileyen negatif yönü olması dışında iş arayanların istedikleri işi bulmasını da bir hayli zorlaştırmakta ve işverenlerin iş arayanlardan asgari ücret altında çalışmasını beklemesi durumunu oluşturmaktadır. Bu da Türk vatandaşlarının işsizlik sorununu büyütmektedir.
Çalıştıkları sektörlere göre yüzde otuz biri hazır giyim, yüzde on sekizi ticaret ve konaklama, yüzde on üçü inşaat, yüzde sekizi tarım, yüzde on yedisi diğer imalat sektörlerinde ve yüzde on üçünün ise diğer sektörlerde çalıştıkları tespit edilmiştir.
Mevzubahis sektörlerde fazladan çalışan, kendi endüstrisindeki işçi açığını doldurabileceği gibi sektörün üretkenliğini arttırması, ihracat potansiyelini arttırması ve ekonomik büyümeyi desteklemesi beklenmektedir. Kısacası göç, işgücünü arzını arttırmakta, istihdamı ve işgücünü azaltmaktadır.
Enflasyon
Mültecilerin enflasyona doğal olarak etkisi bulunmaktadır. Göç ile ülkeye gelen göçmenlerin etkisiyle toplam talep artmaktadır. Bu durum enflasyonda yukarı yönlü bir hareketlenmeye sebebiyet verebilmektedir. Genel olarak mültecilerin düşük gelirli olmalarından ve konak ülkede alım güçlerinin düşük olmasından ötürü daha ucuz olan ürünleri talebin artması muhtemeldir. Bu durum ise konak ülkedeki fiyatların düşmesine ve dolayısıyla enflasyonda azalmaya sebebiyet verebilmektedir. Mültecilerin emek yoğun sektörlerde halka nazaran daha düşük ücretlere çalışması neticesinde ise üretim maliyetlerinde bir azalma ve dolaysı ile enflasyonda aşağı yönlü bir harekete sebep olabilmektedir.
Suriyeli mültecilerin daha yoğun olarak ikamet ettikleri bölgeler için gerçekleştirilen bir çalışma neticesinde bu şehirlerdeki tüketici fiyat endeksinin %2,5 oranında azalmış olduğu belirlenmiştir. Tüketici fiyatlarındaki olumsuz etkiler kayıt dışı istihdamın daha çok yaşandığı sektörlerde yoğunlaşmaktadır. Bu durum mevzubahis bölgelerde üretim maliyetlerinin aşağı yönlü hareketlendiğine işaret etmektedir. Diğer taraftan Suriyeli mültecilerin kayıt içi istihdamın yoğun olduğu sektörlerde tüketici fiyatları endeksini etkilemediği görülmektedir. (Balkan ve Tümen 2016:657)
Kira miktarlarında ise talep arttığından ve arzın artışının talebin artış oranını yakalayamamasından artış meydan gelmektedir.
Sonuç
Suriyeli göçmenlerin Türkiye işgücüne katkıda bulunup çalışanların olumlu katkı sağladığı gibi işsizlerin olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Göçmenler konut fiyatlarında bariz bir artışa sebebiyet vermektedir. Her ne kadar Türkiye'ye göç uluslararası kurumlarla işbirliği içerisinde gerçekleşse de bu olgunun Türkiye üzerindeki negatif ekonomik etkileri oldukça üst düzeydedir. Buna bağlı olarak “Göçün Türkiye’ye ekonomik anlamda olumlu etkileri olumsuz etkilerinden daha fazladır.” şeklinde bir ibareye ulaşmak pek muhtemel olmamaktadır.
Comments