top of page

İktisat ve Psikoloji

Güncelleme tarihi: 26 Eyl 2024

Davranışsal İktisat

İktisat, insanoğlunun karşı karşıya olduğu kıt kaynaklar sorununu, kaynakların mevcut kullanım alanları arasındaki en etkin dağıtımını sağlayarak çözmeye çalışan bir bilim dalı olarak tanımlanmaktadır. Ekonomi ise toplumun gereksinim duyduğu mal ve hizmetleri, sınırlı, kıt kaynakları verimli şekilde kullanarak en düşük sosyal maliyetle üreterek toplumsal gönenci arttırmaktır. Psikoloji ise insan ve hayvan davranışlarını inceleyen pozitif bir bilim dalı olarak tanımlanmaktadır. Ekonomideki en temel aktör bireydir. Bireyin dâhil olduğu her konuya psikoloji faktörü de dâhil olmaktadır.

İktisat ve psikoloji bilimlerine baktığımız zaman her ikisinin de ilgi alanlarının temelinde insanın yattığını görürüz. İktisat bilimi insanın ekonomik tercihleri, seçimleriyle ilgilenirken; psikoloji bilimi insan davranışları ve davranışın altında yatan nedenlerle ilgilenmekte dir. Psikoloji bilimi, davranışın nedenleri ile ilgilenmektedir. Bireylerin bir ekonomideki temel aktörler olduklarını düşünürsek, bireylerin davranışları, tutumları, beklentileri, tercihlerinin iktisat bilimi açısından hayati öneme sahiptir. Davranışsal iktisat, bireylerin karar alma sürecinde etkilendikleri farklı değişkenleri ortaya koyarak iktisat ve psikolojinin birlikte düşünülmesi gerektiği tezini savunur.

Davranışsal iktisada göre, rasyonel olmayan düşünce ve davranışlar gündelik hayatta alınan birçok kararı doğrudan etkiler. Dolayısıyla, ekonomik kuram ve modellemelerin bireylerin psikolojik ve sosyolojik durumlarını da göz önünde bulundurması gerekir.

Ekonominin Birey, Toplum ve Aile Üzerindeki Etkisi

Ekonominin insan psikolojisi üzerindeki etkisini milattan önceki yıllardan beri görebiliyoruz fakat fark edeceğiniz üzere ekonominin insan psikolojisi üzerindeki etkisi sanayi devriminden sonra dağlar kadar artmıştır. Bunu normal bir çiftçiden büyük bir CEO’ya kadar her kişide görebiliriz. Ekonomi insanın sosyal ortamdaki seviyesini, saygınlığını, önemini ve değerini bile belirleyebilir. Fakat ekonomik durum bireyin, ailenin ve toplumun psikolojisini tam olarak nasıl etkiliyor?

Bunun cevabını hepiniz tahmin edebilirsiniz. Ekonomisi iyiyse psikolojinizin fakir bir insana göre daha iyi bir durumda olacağını herkes kabul eder. Nede olsa bir insan parası varsa ailesine daha çok vakit ayırabilir, istediği yerleri gezebilir, sanatla ilgilenebilir, istediği hobilere vakit ayırabilir vb. Ekonomi, insanların geleceğe yönelik kaygı ve endişelerini artırabilir. İnsan geleceğini garantiye almak ve geleceğe güvenmek ister. Geleceğin onun temel gereksinimleri için ne tür zorluklar yaratacağı üzerinde düşünmeye başlar. Geleceğini tehdit eden her olaya karşı endişe ile bakar. Bu konuda Maslow’un İhtiyaçlar Teorisi’ni ele alalım. İnsan, ihtiyaç teorisinde var olan fizyolojik gereksinimlerini bile karşılayamayacağı endişesinden dolayı diğer gereksinimleri ile ilgilenmeyecektir. Yaşamını ve ihtiyaçlarını tehdit altında hisseden insan kendini geliştirmek için çaba gösteremeyecektir. Maslow hiyerarşisinde en son kategori olan kendini gerçekleştirmede sorun lar yaşanacaktır. Buradan yola çıkarak insan temel ihtiyaçlarını karşılamada sorun yaşadığında daha agresif ve saldırgan olabilir.

Ekonomik problemler iş dışı stres kaynaklarını tetikler. Aile ile ilgili roller, sorumluluk ve beklentiler bireyin kendisi ile ilgili sorunlar, kariyer beklentisinin düşüşü, maruz kaldığı iş dışı örseleyici yaşam deneyimleri, sosyalleşme olanaklarının yetersizlikleri bunlardan bazılarıdır.

Ailenin geçimini sağlayan bireyin gelirinin yetersiz kalması, zamlar karşısında giderek yoksullaşması, işini sürdüren bireyin tüm geçim sorumluluğunu üstlenmek için aşırı ve güvencesiz işlerde çalışması gibi sonuçlar doğurmaktadır. Kriz dönemlerinde aile bu yönde değişim geçirirken bir yandan aile dayanışmasına ihtiyaç artar. Fakat ekonomik durumun getirdiği bu olumsuz duygular aile dayanışması yerine zaman zaman aile bütünlüğünün zedelenmesi ile sonuçlanabilir.

Ekonomik problemlerin bireysel ve fiziksel olumsuz sonuçlarını da kolayca görebiliriz: İş hayatının ve maddi kaygıların yarattığı sorunlar insan yaşamının diğer boyutlarını da etkileyebilir. Ayrıca yapmak istedikleri konusun da kararsızlıklar yaşayacak ve risk almaktan kaçınacaktır. Risk almak istemediği ve kendini garantide hissetmediği için parasını harcamayacaktır. Bu da ekonomiyi çıkmaza sürükleyecektir. Üretim ve tüketimin olmadığı bir ekonomi düşünülemez. Küçülme ve üretimin azalması işsizliği artıracak. İşsiz kalan insan da tüketim yapmak tan kaçınacaktır. İnsan sahip olmayı isteyen bir varlıktır. Tüketim insanın sahip olma ihtiyacını destekleyen bir olaydır. Sahip olamamak ve ihtiyaçlarının dışında bir şey alamamakta insanın psikolojik dengesini bozacaktır. Psikolojik olarak depresyon ve anksiyete bulguları gözlenecetir. Ayrıca psikolojik kaynaklı fiziksel şikayetler de ortaya çıkabilir. Baş ağrısı, mide ağrısı, bu bulantı gerginliğe bağlı vücudun çeşitli bölgelerinde ağrılar gibi…

Kişiler yaşanan krize bağlı olarak çaresizlik duyguları yaşayabilir. Bu durumdan nasıl kurtulabileceği ve nasıl baş edebileceğini düşünmeye başlar, çareler arar. Çaresizlik hisse den insan ya sorun yaratan durumdan kaçmaya ya da sorunun içinde mücadele etmeye çalışacaktır. Sorundan kaçma yolunu seçen insan, içinde bulunduğu durumla baş edemediğinde kendine zarar verebilecektir. İş hayatı nın ve özel yaşamın kaybedildiği anlar yaşanabilir. Buna çocukları üşümesin diye saç kurutma makinesini çalıştıran, yan odaya geçen ve intihar eden Emine Akça’ya örnek verebiliriz.

Comments


Her gün ve ay yeni yayınlarımızdan haberdar olabilirsiniz

Gönderdiğiniz için teşekkürler!

©2022, Cağaloğlu İktisat Kulübü tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page