Ekonomiye Farklı Bir Yaklaşım: Donut Ekonomisi
- Aras Gündemir
- 30 Nis 2024
- 9 dakikada okunur
Dünya günümüzde bir değişim içinde, ülkeler yeşil politikalara geçmekte, şirketler için ürünlerinin doğaya zararlı olmadığını vurgulamak en önemli reklam araçlarından biri haline gelmiş bulunmakta, doğaya yardım kampanyaları çok daha büyük kitlelere ulaşmakta v “21. Yüzyıl insanı” ve “21. Yüzyılda X” gibi kavramlar sık sık karşımıza çıkmaktadır. Yani insanlar ve iş modelleri yeni şartları sorgulamakta ve bu şartlara göre aksiyon almaya niyetli durmaktadır. Bu değişime rağmen günümüzde ekonomi sistem birkaç değişimle beraber (bazılarına göre sadece göz boyamak amaçlı değişimler) 1940’lı yıllara dayanmaktadır. Bu problemi görmüş olan bazı ekonomistler şimdiki eski ve çatlaklar veren ekonomik sistem yerine yeni radikal diyebileceğimiz alternatif sistemler sunmaktadır. Bu alternatif sistemlerden biri de Kate Raworth tarafından yazılmış “Doughnut Economics: Seven Ways to Think Like a 21st-Century Economist” kitabında anlatılmaktadır.
Sistemin çatlaklar verdiğinden bahsetmiştik. Bu çatlakları daha iyi açıklamak için Kate Raworth ilginç bir bakış açısı sunarak bir donut şekli kullanmaktadır ki "Doughnut Economics" adı da bu donat şekilli grafikten gelmektedir. Grafiğin göstermek istediği insanların nerede durması gerektiğidir. Donut şeklinin kendisi insanın içinde bulunması gerektiği alandır. Bu alan ekolojik olarak güvenli ve sosyolojik olarak adil bir şekilde insanlığın gelişimini sürdürebileceği yerdir.
Güvenli donut alanı iki tane sınır belirten halkalar içermektedir. Aşağıdaki halka sosyal taban yukarıdaki sınır ise ekolojik tavanı belirtmektedir. Aşağıdaki halkanın, sosyal taban, iç kısmı toplumun veya bir kesimin hayati gereksinimlerini karşılayamadığı durumdur. Bu hayati gereksinimler yiyecek, su, eğitim, barınmanın yanı sıra politika ile ilgili düşünceleri açıklayabilme yetisi, cinsiyet eşitliği, adalet gibi ihtiyaçları da kapsamaktadır. Bu on iki ihtiyaç dünya hükümetleri tarafından 2015 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri olarak belirlenmiş uluslararası asgari sosyal standartlardan esinlenerek türetilmiştir.
Donutın dış kısmı, ekolojik tavan, insanlığın dünyanın sınırlarını aştığını ve dünya kaynaklarına çok baskı kurmasını temsil etmektedir. Aslında burada vurgulanması istenen kapitalist düzenin sınırsız büyüme isteğinin dünyaya olan etkileridir ki bunu da aşağıda eleştireceğiz. Bu dokuz gezegensel sınırlardan bazıları iklim değişikliği, okyanus asitlenmesi, kimyasal atıklar, temiz su kaynaklarının kuruması, hava kirliliğidir.
Doughnut economics 21. yüzyılda insanlığın yapması gerekenin bu donutun içine girmek olduğunu söylemektedir ve bunu kendine amaç olarak belirleyip diğer teorileri de bu amaç etrafında şekillenmektedir. Çözüm olarak ise şimdiki neoliberal sistemin insanı koyduğu kalıplardan çıkararak sistemi kökten değiştirmekte bulmaktadır. Bu anlayışla yine neoliberal sistem etrafında kendine yer bulabilmiş yeşil politikaları da eleştirmektedir. Şimdi, "doughnut economics"in bir 21. yüzyıl ekonomistinin düşünce yapısının nasıl olması gerektiğini açıkladığı bölme geçebiliriz.
1. Amacı Değiştir
Antik Yunan'da ekonomi terimini ilk kez kullanan Xenephon, ekonomi terimini ev işlerinin yönetilmesi sanatı olarak kullanmaktaydı. Yine Aristoteles de ekonomiyi, bugünün aksine, servet kazanma sanatından ayrı tutmaktaydı. Bunu yanında Xenephon ve Aristoteles ekonomiyi bir sanat olarak tanımlamaktaydı. Fakat Kate Raworth'e göre Isaac Newton'un çalışmalarından etkilenen ekonomistler için bilimsel statü kazanmak çok daha prestijli hale gelmiştir. Haliyle ekonomistler de ekonomiye bilimsel bir statü kazandırmaya eğilimli hale gelmiştir. Bundan sonra da "ekonominin amacı nedir?" sorusu zamanla ilgi görmemeye bunun yerine ekonominin yasaları dikkate değer olarak görülmeye başlanmıştır.
"Ekonominin amacı nedir?" sorusu cevap olarak GSYH'yı büyütmek cevabını almıştır ve bu cevaba kilitlenmiştir. Ayrıca GSYH ve işlevi de asla sorgulanmaz bir hal almıştı. GSYH büyümesine her zaman ihtiyaç var mıdır, her zaman arzu edilir bir şey midir veya her zaman mümkün müdür gibi sorular sorulmuyordu. Kate Raworth ona verilen eğitimde de bu soruların sorulmadığını ancak ekonomi eğitimindeki 2. yılında ekonominin amacını sorguladığını söyler. Ayrıca eğitimde bir şeyler değişmiş mi diye merak edip 2015'te katıldığı Oxford'taki makroekonomiye giriş dersinde "Makroekonominin büyük soruları" adlı başlık altında ekonominin amacını sorgulayan hiçbir soru görmeyip hüsrana uğradığını yazar. Bunun yerine sunumda "ekonomik büyümenin artmasına ve dalgalanmasına neden olan etkenler nelerdir, işsizliğe ne sebep olur, enflasyona ne sebep olur, faiz oranları nasıl belirlenir?" gibi sorular görür. Bu sorular ona göre önemli bir hedefi olmayan, öğrencileri ekonominin amacını fark etmeye yönlendirmekten ziyade uzaklaştıran sorulardır.
GSMH, GSYH'nın da çıkış noktası diyebiliriz, ilk olarak ortaya çıktığı 1930'lu yıllardan sonra politikacılar tarafından büyük ilgi gördü ve hızla popülerlik kazanmıştır. Simon Kuznets tarafından geliştirilen bu yeni ölçüm birimi bir ülkenin yıllık çıktısını dolayısıyla da gelirini hesaplıyordu. Ayrıca ülkenin gelirini geçmiş yıllarla da kıyaslayabilmenize olanak sağladığından çok faydalıydı. Bunun yanında ekonomik büyüme kendi ülkenizi diğer ülkelerle kıyaslama fırsatı verdiğinden Soğuk Savaş Dönemi'nde de çok büyük rağbet görmüştür. Böylece ekonomik büyüme politikacıların ana hedefi haline gelmiştir.
Ekonomik büyümenin nihai hedef olarak belirlenmesi insanlığın dünyanın üzerine kaldıramayacağı kadar yük bindirmesine ve donut grafiğindeki ekolojik sınırları aşmamıza neden oldu. Kate Raworth 21. yüzyılın şimdiki gibi sürekli yükselen bir büyüme grafiği yerine farklı bir şekil ve işleyiş yönü gerektirdiğini savunuyor. İstenen bu şekle ve işleyişe uygun olanınsa dinamik dengeye gelmek olduğunu söylüyor. Dinamik dengeye gelmek de insanlığı sınırsız GSYH büyütme hedefinden vazgeçirip donutun içinde, insanlığın dengeyle gelişmesini sağlayacaktır. Bu dinamik denge fikri donut ekonomisiyle başlayan bir fikir de değildir. Ekonomistler daha önce dünyayı insanlığın yaşam kapsülüne benzetmiş ve bu yaşam kapsülünün içindeki kaynakların yaşamı desteklemeye uzun süre devam edebilecek şekilde kullanılması için yönetilmesi gerektiğini yazmıştır. Doughnut economics'e göre yapmamız gereken bize yükselen bir eğriyi gösteren, bunu yaparken de birçok veriyi atlayan büyümeyi hedef almak yerine insanlığın güvenle gelişebileceği donutun içine girmemiz ve burada dünyanın ekolojik tavanını zorlamadan aynı zamanda da hiçbir insanın sosyal tabanın altına düşmesine izin vermeden insanlığın gelişimini sürdürmektir.
2. Büyük Resmi Gör
Günümüz ekonomik sisteminin hikâyesi 1947 yılında İsviçre’nin küçük bir köyünde yazılmıştır. İçinde Milton Friedman ve Friedrich Hayek ile beraber 36 üyeden oluşan bu grup kendini Mont Pelerin Cemiyeti olarak adlandırmıştır. Bu grup temel olarak klasik liberal düşünceleri tartışmaktaydı. Özellikle o sırada güçlü ve etkin devlet yapısıyla öne çıkan Sovyet Rusya'da tartışmalarını etkilemekteydi. Bu tartışmaların sonucunda bizim bugün neoliberal sistem olarak bildiğimiz sistemi yaratmış oldular. Bu toplantılardan çıkan fikirler dolayısıyla neoliberalizm üniversiteler aracılığıyla yayılmış, etkisini politik anlamda ancak 1980’lerde İngiltere başbakanı Margaret Thatcher ve Ronald Reagen’la gösterebilmiştir. Ardından neoliberalizm dünyayı domine eden küresel sistem haline gelmiştir.
Neoliberalizmden çıkan fikirler hepinizin bildiği klasik liberal fikirlere çok yakın, birçoğunu duyduğunuz şeyler ama kısaca açıklamak gerekirse: Market verimlidir bu yüzden serbest bırakın, finans yanılmazdır bu yüzden finans araçlarına güvenin, ticaret iki taraf içinde kazan kazan ilişkisi sunar bu yüzden sınırları açın, devlet işlevsizdir bu yüzden devletin işinize karışmasına izin vermeyin. Bunlar neoliberalizmdeki uzun uzun tanımlanmış ve işlevleri net olarak belirlenmiş aktörlerdir. Bu aktörlerin yanında neoliberalizmin uzun olarak bahsedip üstünde durmadığı fakat üstü kapalı bir şekilde görevleri belirlenmiş aktörler vardır. Raworth bu görevi belirlenmemiş, kenara atılmış aktörler üzerinden neoliberalizmi eleştirmektedir. Eleştirdiği bu aktörler ise şöyledir: Ev aileyi ilgilendirir bu yüzden kadına bırakın, ortak alanlar içler acısı haldedir bu yüzden satın, toplum diye bir şey yoktur bu yüzden görmezden gelin, dünya tükenmezdir bu yüzden istediğinizi alın.
Raworth, ekonomik aktörlerin ekonomiyi nasıl etkilediğini kendi diyagramı üzerinden anlatmaktadır. Klasik yaklaşımda bildiğimiz dairesel akış modeli yukarıda anlattığımız maddelere uygun olarak devleti kenara itip devlete herhangi bir işlev yüklememektedir, bunu yerine marketi öne çıkarmakta ve merkeze almaktadır. Raworth bunun yerine kendi modelini sunuyor. Raworth modelinde dış daireye güneş enerjisiyle beslenen dünyayı koymaktadır. Dünyanın içine toplumu ve toplumun içine de ekonomiyi koymaktadır. En içteki ekonomik akışta, klasik akış diyagramına ek olarak devlet ve ortak alanlar da vardır. Devlet kendine yer bulabilmiştir çünkü Raworth’un öngördüğü sistem devletin regülasyonları ve yaptırımları olmadan sağlanamaz. Ortak alanlar ise topluma birlik olduğuna hatırlatmada büyük görev üstlenmektedir. Bu ortak alanlara örnek olarak gönüllülük esaslı işlerde bulunmak, okul kulüpleri veya wikipedia gibi online ortamlar da örnek verilebilir. Raworth, klasik yaklaşım yaptığının tersine ev halkını işgücü olarak tanımlamayıp ev halkını çocuğun büyüdüğü ve geleceğin bireylerinin hazırlandığı ortam olarak görmektedir. Bu ekonomik akış diyagramında GSYH’ya etki eden iki etken sadece market ve devlet harcamalarıyken diğer iki etmen GSYH’yı etkilememektedir. Fakat ortak alanlar ve ev hanesi de Raworth’a göre ekonomide yüksek önem taşımaktadır.
Raworth da Mont Pelerin topluluğunun yaptığı gibi kendi ekonomik sisteminin aktörlerini tanımlamaya önem vermiştir. Onun ekonomik aktörlerinin görevlerini ve niteliklerini yukarıda yaptığımız gibi kısaca, tek cümlede tanımlayacak olursak şöyle bir görüntü ortaya çıkmaktadır: Dünya yaşam verendir bu yüzden sınırlarına saygı gösterin. Toplum temel yapı taşıdır bu yüzden bağlantılarını güçlendirin. Ekonomi çeşitlidir (klasik yaklaşımdaki iki yerine dört alana sahip olmasını kastediyor), bu yüzden sistemini destekleyin. Ev halkı çekirdektir bu yüzden değerini artırın. Market güçlüdür bu yüzden sisteme akıllıca yerleştirin. Devlet gereklidir bu yüzden sorumlu kılın. Finans ekonomi ve toplumun hizmetindedir bu yüzden topluma hizmet etmesini sağlayın. İşletmeler yenilikçidir bu yüzden onlara bir amaç verin. Ticaret çift taraflıdır bu yüzden adil hale getirin.
Raworth’un “gömülü akış diyagramı” 21. yüzyılın sorunlarını daha iyi analiz etmektedir. Klasik liberal görüşteki ekonomiyi sadece insan ve şirket arasındaki işgücü-para ilişkisinden çıkarıp son dönemin tartışma konusu olan çevre, küresel ısınma, toplum yapısı, kirlilik gibi etmenleri de diyagramına ekleyerek ekonomiye daha geniş bir bakış açısı sağlamaktadır.
3. İnsan Doğasını Besle
Bugüne kadar bize anlatılan insanın ekonomik bir varlık olduğu, homo economicus’tur. İlk olarak Adam Smith’in çıkardığı bu kavrama göre insan rasyonel olarak düşünüp doğru karar veren, en büyük amacı kendi zenginliğini arttırmak olan, belirli tercihlere sahip olan, diğer insanlardan önce kendisini düşünen egoist bir varlıktır.
Adam Smith tarafından ortaya atıldığından beri bu iddia tartışılmaktadır. İnsan gerçekten varoluşundan beri Adam Smith’in tanımladığı gibi miydi yoksa şu anki kapitalist sistemin içinde mi bu hale gelmişti? Bana kalırsa kapitalizm insanı bu hale getirmişti ve bu hali doğadaki saf insanı yansıtmamaktadır. Fakat sistemin baskısıyla zamanla tüm insanlar tanımlanan bu rasyonel insana dönüşmüştür. Yeni doğanlarsa etrafında gördükleri rasyonel insan modelinden dolayı sadece kâr motivasyonuna sahip, bencil insana dönüşmektedir.
Raworth kendi sistemi için homo economicus’u kabul etmeyerek insanı tekrardan tanımlamaktadır. Raworth insanın kompleks yapısını anlamanın insana uygun ekonomik politikalar üretmeyi kolaylaştıracağını söylemektedir. İlk olarak insan Raworth’a göre bencil bir varlık değil aksine hayatı karşılıklı ilişkilere dayanan sosyal bir varlıktır. İkinci olarak belirli tercihler yerine insan değişken değerlere sahiptir, tercihleri durumdan duruma şekillenir. Üçüncü olarak insan izole bir varlık değil, diğer insanlara bağlı bir varlıktır. Dördüncü olarak insan yanılmaz, her şeyi hesaplayabilen bir varlık değil, bazen yanlış karar verebilen de bir varlıktır. Beşinci olaraksa insan doğaya karşı üstün bir varlık değil, tam aksine doğaya bağımlı bir varlıktır.
4. Sistemsel Düşünceyi Atla
Raworth hikâyeyi şöyle anlatıyor: İnsan evrim gereği uzun yıllardır karmaşık sistemler üzerinde düşünmek konusunda verimli değildir. Bu yüzden birkaç matematiksel düşünce yapısına sahip birkaç ekonomist ekonomiyi anlamak için farklı hesaplar yapmaya başladılar, ekonomiyi denklemlerle açıklamaya çalıştılar. Bunun sonucunda geçerliliği birçok durumda olmayan çok sayıda sistem geliştirildi. Fakat piyasanın ve ekonominin karmaşıklığı kendini özellikle ekonomik krizlerde göstererek fiziğe özenerek yaratılan bütün düşüncelerin çökmesine sebep oluşmaktadır.
Peki; ekonomiye matematik veya fizik gibi bakmanın yanlış olduğunu kararlaştırdık, o zaman doğru olan düşünce biçimi nedir? Raworth’ın buna cevabı sistematik düşüncedir. Sistematik düşünce 3 basit kavram içermektedir: ürünler ve akışları, geri bildirim döngüleri, gecikme. Ürünler ve akışlar artabilen ve tükenebilen şeyleri temsil etmektedir. Yani ürünlerin seviyeleri girişlere ve çıkışlara göre artıp azalır. Ürünler ve bu ürünlerin akışları sistemin çekirdek elemanları ve geri bildirim döngüleri ise bu ürünleri bağlayan bağlantılardır. Raworth bu geri bildirim döngülerini ikiye ayırıyor: güçlendirici (pozitif) geri bildirim döngüleri ve dengeleyici (negatif) olanlar. Güçlendirici (pozitif) geri bildirim döngülerinde daha çok kaynağa sahip olduğunuzda daha çok ürün elde edersiniz, yani doğru orantı vardır. Örneğin daha fazla tavuğunuz olduğu için fazla yumurta elde edersiniz, fazla yumurta da daha fazla tavuğa sahip olmanıza neden olur. Eğer sistem bu şekilde ilerlerse elimizde sonsuz tavuk olacaktır, bunu dengelemek için dengeleyici (negatif) döngüler devreye girer. Yani güçlendirici geri bildirim döngüleri sistemi ilerleten, dengeleyici geri bildirim döngüleri ise onun çökmesine engel olan yapılardır. Dengeleyici geri bildirim döngülerinde bir değerin artması diğer değerin azalması sonucunu doğurur yani ters orantı söz konusudur. Örneğin ortamdaki tavuk sayısı arttıkça yolda karşıdan karşıya geçen (Bu eylemin bazı tavukların ölümüne neden olduğunu varsayalım.) tavuklardan dolayı tavuk sayısı azalacaktır. Böylece tavukların sayısı dengelenecek, bu örnek için kısıtlı olarak varsayabileceğimiz su kaynağı tavukların fazla nüfus artışından dolayı bitmeyecektir. Geri bildirim döngülerinde oluşan sistemlerde tabii ki gecikmeler de vardır. Sistem bazı geri bildirim döngülerinde değişikliklere tepki vermekte yavaş davranabilir, bu durum gecikmeleri oluşturur.
Raworth ekonomiye bir makine gibi değil, daha çok canlı bir organizma gibi bakmamızı istiyor. Onun kollarıyla oynamaya çalışan bir mühendis yerine kendimizi onun gelişimini ve büyümesini yönlendiren bir bahçıvan gibi olmamız gerektiğini söylemektedir. Geliştirdiği bu farklı bakış açısı da kendinizi bahçıvan olarak düşünmenizi kolaylaştırmaktadır.
5. Dağıtmak İçin Tasarla
Bugün dünyada tartışılan en önemli sorunlardan biri de eşitsizliktir. 20. yüzyılda ekonomistler Trickle-Down gibi etkilerle zenginliğin bir süre sonra halkın geneline yayılacağını anlatıyordu. Kuznets’in eğrisine göre eşitsizlik önce artacak, bu sırada gelen büyümeyle birlikte eşitsizlik yine düşecektir. Raworth sistemin aslında bu şekilde çalışmadığını, büyümenin eşitsizliğin en başta artmasını gerektirmediğini söylemektedir. Eşitsizliğin artmasının sebebi ekonomik sistemin kökten yanlış tasarlanmış olmasıdır.
Raworth’a göre 21. Yüzyıl ekonomistleri ekonominin bugünkünden çok daha dağıtıcı tasarlanabileceğinin farkında olmalıdır. Raworth üretilen değerlerin dağıtımını temsil etmek için akış ağlarını kullanıyor. Yalnız Raworth’un sisteminde akış ağları sadece geliri değil aynı zamanda arazileri kontrol etmekten gelen zenginliği, teknolojiyi, bilgiyi, para yaratma gücünü de dağıtmayı hedeflemektedir.
6. Yenilemek İçin Yarat
Bugüne kadar gerçekleştirilen endüstriyel faaliyetler dünyayı sömürmek üzerinden gitmektedir. Eşitsizlik sorununda da olduğu gibi ekonomistler çevre sorunlarının büyümeyle zamanla artacağını ve ardından azalacağını iddia etmiştir. Bu kısmen de doğru zaten, bugün bu düşünceleri üretmemize vesile olan büyümeden kaynaklı gelen refahtır. Şu anki endüstriyel sistem temel olarak ürünleri al-yap-kullan-at sırasında kullanmaktadır. Raworth ise bunun yerine klasik geri dönüşüm projelerindekine benzer bir sistem kullanmaktadır. Onun sırası ise daha çok resimde gözüken şema şeklinde çalışmaktadır. Bugünkü kullan at mekanizmasının sonlandırılması dünyanın ekolojik tavanının zorlanmaması yani donutun içine girilmesi amacı için de önem arz etmektedir.
7. Büyüme Hakkında Şüpheci Ol
GSYH’nın uzun vadeli büyüme grafiği ekonomistlerin çizmekten çekindiği bir grafiktir. Raworth bugünkü ekonomiler hakkında “Bugün bizi geliştirip geliştirmediğine bakmadan büyümeye ihtiyacı olan ekonomiler var, bizim ihtiyacımız olan ise büyümeye bakmaksızın bizim gelişimimizi esas alan ekonomilerdir. Fakat bu bugünün sistemiyle çok zor bir hal almıştır çünkü bütün ekonomi finansal, politik ve sosyal olarak büyümeye bağımlı hale gelmiş durumdadır. Raworth’un bahsettiği bir diğer konuysa ekonomin aslında sonsuz bir büyüme içinde olmadığı ve büyümenin sınırsız büyüme hayaliyle birlikte bir noktada durağanlaşacağıdır.
Sonuç
Kate Raworth’un yaptığı çalışma bana gayet etkileyici geldi. Birçok ekonomist ana akım ekonomi teorisini eleştirebilmektedir fakat sıra alternatif bir sistem önermeye geldiğinde onun kadar kapsayıcı, alternatif bir yaklaşım önerememektedir. Fakat Raworth hem getirdiği çarpıcı eleştirilerle hem de getirdiği alternatif sistem önerisiyle öne çıkmayı başarmaktadır ki bence onu diğerlerinden ayıran budur.
Комментарии