Merhabalar! Bu yazımda sitemizde de biyografisi bulunan Milton Friedman’ın Özgürlük ve Kapitalizm kitabındaki ‘’Ekonomik Özgürlük ile Siyasi Özgürlük Arasındaki Bağıntı’’ konusunu ele alacağım.
Öncelikle incelemeye başlamamız gereken birinci kavram kapitalizmin ta kendisi. Ülkemizde çokça tartışılıp gündemimizden asla düşmeyen ve bu kadar düşmanlık beslenen kapitalizm nedir? Kapitalizm çeşitleri nelerdir?
Kapitalizm esasında iki farklı şekilde ele alınabilir: ilkin liberal kapitalizm, saniyen devlet kapitalizmi. Bu iki tür kapitalizmin avantajlarını ve dezavantajlarını, eleştiri odağı olan noktalarını ve dahasını sizlere elimden geldiğince anlatacağım. Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bunların kâr amacıyla işletilmesi temelli bir ekonomik dağıtım ve tüketim sistemidir. Bu durum değişkenlik gösterirken türlere ayrılır.
Liberal kapitalizm; ekonominin ve sermayenin serbest piyasanın elinde bulunduğu, rekabet odaklı ortamın desteklenip korunduğu, serbest ticaretin teşvik edildiği ve devletin piyasadan olabildiğince elini çekmesini amaçlayan ekonomik sistemdir. Liberal kapitalizm her tüketici tipine uygun hizmet, mal sağlamak isterken satılmak istenen yani üretimi yapılmak istenen her ürüne de uygun müşteri ve alıcı bulmayı hedefler. Az önce bahsettiğim gibi devlet olabildiğince elini çekmelidir ancak tabii ki bazı husularda kendini ortaya koymalıdır. Örneğim, rekabet ortamının oluşturulması, kriz anlarında devletin, halkın refahını düşünerek kısıtlı müdahaleleri ve piyasanın işleyişini çerçevelemesidir. Liberal kapitalizm genellikle Batı ülkelerinde kullanılan bir sistemdir. Örnek olarak ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Almanya gösterilebilir.
Devlet kapitalizmi ise piyasada devletin etkin unsur olarak yer aldığı, devletin istediği alan ve sektörlerde doğrudan veya dolaylı olarak kontrol ve müdahale ettiği sistemdir. Devlet kendince önemli gördüğü özellikle yer altı kaynakları, endüstri faaliyetleri ve dahasında hakim unsur olarak rol oynar yani doğrudan yatırım yapar veya sahip olduğu şirketler aracılığı ile piyasaya müdahale eder. Aynı şekilde SSCB ve Çin’in ekonomik statükosu veya bazı Arap ülkelerinin petrol odaklı politikaları örnek olarak gösterilebilir.
Bu sistemlerin geniş çevrelerce görülen iyi ve kötü yanları vardır. Liberal kapitalizm yenilikçiliği ve serbest piyasayı rekabet ortamında desteklerken toplumda gelir eşitsizliği ve sosyal adaletsizlik gibi durumları doğurabilir. Devlet kapitalizminde devlet elinde bulunan sektörlerde istikrar ve stratejik hamleler sağlanabilirken devletin aşırı müdahalesi dış yatırımcıyı ülkeden soğutabilir, ekonomik özgürlük istismarı olabilir ve bu durum baskı odaklı bir rejime neden olabilir.
Liberal kapitalizmin başlıca avantajlarını da ele almak gerek elbette. Öncelikle ekonomik büyümeyi pek tabii desteklerken yenilikçi yapısı ile de yeni yatırım alanları yaratır. İkinci olarak yukarıda da bahsetmiş olduğum çeşitlilik ve tüketici seçeneği sunması başlıca artı yönlerindendir. Liberal kapitalizmin, insanların özel mülkiyet ve özgürce ticaret yapabilme haklarının yanında piyasa dinamiklerinin sermaye dağıtması konusunda etkin olması kaynak taleplerini karşılarken işletme istekleri mukabilinde hızlı reaksiyon alma imkanı sağlar.
Avantajlarından bahsetmişken dezavantajlarından da bahsetmemek olmaz. Gelir eşitsizliği konusu günümüzün de en büyük problemlerinden biri olarak karşımıza çıkmakta. Onun dışında serbest piyasa koşulları altında, bazı insanlar sosyal güvenlik ağından düşebilir ve temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanabilirler. Ayrıca insan doğasında bulunan doyumsuzluk ve bunun sonucunda çevreye verilebilecek tahribat da büyük dezavantajlardandır. Bunların yanında da zaman zaman spekülasyonlar ve finansal krizlere neden olabilmektedir.
Avantajlarına gelecek olursak devlet kapitalizmi, devletin ekonomik faaliyetlere müdahale etmesi ile ekonomik istikrar sağlayabilir. Stratejik endüstrilere yapılan yatırımlar ve devletin ekonomi politikaları, ekonomik krizleri önleyebilir veya hafifletebilir. Devlet; stratejik anlarda kalkınma planları oluşturabilir, sürdürülebilirlik projeleri de uygulayabilir. Kamu hizmetlerine ulaşım kolaylaşabilir, kamu hizmetlerinin kalitesi ve verimliliği artabilir. Devlet ekonomik durumu iyi olmayan vatandaşlara sosyal yardım faaliyetleri yürütebilir, olabildiğince destek olabilir.
Devlet kapitalizminin dezavantajlarına, nasıl liberal kapitalizm bahsinde dezavantajlarından söz ettiysek objektif bir inceleme yapmak maksadı ile başlayalım. Devlet kapitalizmi bireylerin ekonomik özgürlüğünü kısıtlarken bireylerin artık kolektif davranma alışkanlıklarının yavaş yavaş azaldığı bu dönemde insanların mülkiyet haklarına karşı gelmek tabii ki baskıcı bir anlayışı da doğurur. Devlet, büyük şirketler ve büyümekte olan geleceği parlak, katma değeri yüksek mal üretimi yapan şirketleri kısıtlayarak doğrudan yabancı yatırımcıların gözünü korkuturken bu durum makroekonomik istikrar hususunda sorunlar yaratabilir. Devletin kendi elinde tuttuğu sektörlerde rekabet ortamının bulunmaması da piyasa verimliliği ve tüketici için ürün çeşitliliğini azaltacaktır.
Liberalizm ile liberal kapitalizm kavramları sıkça karıştırılır. Liberal kapitalizmi yeterince açıkladığımız düşüncesinden hareketle şimdi de sizlere liberalizmden bahsetmek istiyorum.
Liberalizm kavramı yıllar içerisinde değişime uğramıştır, bunlara değinmeden önce kısaca tanımlayalım. Liberalizm, bireylerin özgürlüklerini, sosyal alanda insanların ayrı birer birey olduğunu, sınırlı devlet müdahalesi ile insanların en önemli unsur olduğunu savunan doktrindir.
Liberalizm kökeninde ise demokrasi, insan hakları, serbest piyasa, özel mülkiyet kavramı ve rekabet bulunmaktadır. Liberalizm sosyal, ekonomik ve hayatın daha nice alanlarına değinen geniş bir kavramdır.
Liberalizmi dönemlere ayırmak gerekirse:
Erken Dönem (16 ve 17. Yüzyıl)
16. yüzyılda "liberal" terimi, Latince "liber" kelimesinden türemiş olup "özgür" veya "serbest" anlamına gelir. Bu dönemde, liberalizmin temel dayanakları şekillenmeye başlamış John Locke vb. filozoflar bu yıllarda devletin kısıtlanması gerektiğini, bireysel hak ve özgürlüklerin en üst seviyede tutulmasının gereğini savunmuşlardır.
Aydınlanma Çağı (18. Yüzyıl)
18. yüzyılda, liberal düşünce Aydınlanma Çağı'nda daha da güçlenir. Bu yıllarda dogmatizme ve dahası akla ve özgürlüklerine karşı çıkan ögelere eleştiriler getirilerek Adam Smith gibi filozoflar ile bu dönem oluşmuştur. Adam Smith'in yazdığı "Milletlerin Zenginliği" eseri liberal ekonominin ve kapitalizmin oluşmasına önayak olmuştur.
19. Yüzyıl ve Klasik Liberalizm
19. yüzyılda Stuart Mill ve aynı dönemde yaşamış filozoflar bu yıllarda klasik liberalizm fikrini oluştururken devlet müdahalesinin olabildiğince azalmasını fakat kriz anlarında devletin müdahale edebileceği görüşünü savunmuşlardır.
20. Yüzyıl ve Sosyal Liberalizm
20. yüzyılda, sosyal liberalizm yükselişe geçer. Bu dönemde liberalizm sadece bireysel özgürlüklerin korunması değil, aynı zamanda sosyal adaletin ve eşitliğin sağlanması için de mücadele eder. Devletin refah programları ve sosyal güvenlik ağları aracılığıyla sosyal yardımları teşvik etmek gibi daha fazla müdahaleci bir rol oynaması beklenir.
Neo-liberalizm
20. yüzyılın ikinci yarısında, neo-liberalizm adı verilen bir akım ortaya çıkar. Bu akım, devlet müdahalesini ve düzenlemelerini azaltmayı, serbest piyasa ekonomisini güçlendirmeyi ve özelleştirmeyi savunur. Milton Friedman gibi ekonomistler, serbest piyasa koşullarının refahı artıracağını ve ekonomik özgürlüğü destekleyeceğini savunurlar.
Milton Friedman'ın "Özgürlük ve Kapitalizm" adlı kitabında ele aldığı temel tema, ekonomik özgürlüğün siyasal özgürlükle yakından ilişkili olduğu ve bu iki özgürlüğün birbirini desteklediğidir. Friedman'a göre ekonomik özgürlük, bireylerin serbest piyasa koşullarında kendi ekonomik faaliyetlerini belirleme ve yönlendirme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, bireylerin kendi kaynaklarını uygun gördükleri şekilde kullanmalarına ve kendi kararlarını alıp uygulamalarına olanak tanır. Siyasi özgürlük aynı zamanda bireylerin siyasi sürece katılım, ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerini de içermektedir. Friedman'a göre bu iki tür özgürlük birbirini tamamlayıcı niteliktedir ve güçlü bir demokratik toplum için bir arada olması gerekir. Friedman'ın bu makalesi onun serbest piyasa ekonomisi ve minimal devlet felsefesine ilişkin temel ekonomi fikirlerine dayanmaktadır. Ona göre serbest piyasa ekonomisi, bireylerin ekonomik faaliyetlerini diledikleri gibi yönlendirmelerine olanak tanıdığı için bireysel özgürlüğü en iyi destekleyen ekonomik sistemdir. Devlet müdahalesinin minimum düzeyde tutulduğu bir ortamda bireyler iş kurma, yatırım yapma, ticaret yapma gibi ekonomik faaliyetlerde bulunmakta özgürdür. Bu durumda finansal özgürlük, bireyin finansal geleceğini şekillendirme yeteneğini artırırken genel refahın artmasına da katkıda bulunur.
Ancak Friedman'a göre ekonomik özgürlük tek başına yeterli değil. Siyasi özgürlük, bireylerin ekonomik faaliyetlerini yönlendirme özgürlüğünü koruması ve desteklemesi açısından da önemlidir. Siyasi özgürlük olmadan serbest piyasa ekonomisi sürdürülemez. Çünkü ekonomik özgürlük hükûmet müdahalesi ve otoriter kontrolle sınırlıdır. Bu durum piyasaların etkili bir şekilde işlemesini engellemekte ve ekonomik kalkınmayı baltalamaktadır. Friedman, ekonomik özgürlük ile siyasi özgürlük arasındaki ilişkinin birbirini besleyen ve güçlendiren bir döngü olduğunu savunuyor. Örneğin, siyasi özgürlüğün varlığı, serbest piyasa ekonomisine devlet müdahalesini sınırlar ve ekonomik özgürlüğü artırır. Benzer şekilde ekonomik özgürlüğün varlığı bireylerin siyasal katılımını artırmakta ve siyasal özgürlüğün korunmasına yardımcı olmaktadır.
Friedman'ın önerdiği bu ilişki tarih boyunca çeşitli örneklerle desteklenmiştir. Örneğin, Batı'da serbest piyasa ekonomisinin yaygınlaşması genellikle demokratikleşme süreçlerine paralel olarak gerçekleşmiştir. Benzer şekilde diktatörlükler sıklıkla ekonomik özgürlükleri kısıtladı ve bu da siyasi özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açtı.
Friedman'ın makalesi de eleştirildi. Bazı eleştirmenler, serbest piyasa ekonomilerinin gelir eşitsizliğini artırabileceğini ve siyasi özgürlüklere yönelik korumaları zayıflatabileceğini savunuyor. Dahası, bazıları serbest piyasa ekonomisinin insan hakları ihlallerini teşvik edebileceğini ve çevre sorunlarına neden olabileceğini söylüyor. Bu eleştirilere rağmen Friedman'ın serbest piyasa ekonomisinin siyasal özgürlüğü desteklediği ve güçlendirdiği teorisi geniş çapta kabul gördü.
Sonuç olarak Milton Friedman'ın "Özgürlük ve Kapitalizm" adlı kitabında ele aldığı temel tema, ekonomik özgürlüğün siyasal özgürlükle yakından ilişkili olduğu ve bu iki özgürlüğün birbirini desteklediğidir. Friedman'a göre serbest piyasa ekonomisi ve minimal devlet felsefeleri; bireysel, ekonomik ve politik özgürlüğü en iyi destekleyen sistemlerdir ve güçlü bir demokratik toplum için bunların bir arada var olması gerekir.
Σχόλια