Altın, yüzyıllardır insanların en çok değer atfettiği metallerden biridir. İnsanların altına olan düşkünlüğü çeşit çeşit masallara konu olmuştur. Örneğin çocukluk düşlerimizi süsleyen altın yumurtlayan tavuk bu masallardan en ünlüsü olabilir. Peki, altın neden bu kadar değerlidir ve neden yüzyıllarca insanlar tarafından para birimi olarak tercih edilmiştir? Bu ayki yazımızda altının değerli olma sebeplerine ve tarihteki yerine yer vereceğiz. Aynı zamanda son yüzyılda altının azalan/azalmayan değerine ve kağıt paraların altını tahtından edip etmediğine değineceğiz.
Geçmişten Günümüze Neden Altın?
Antik zamanlardan beri altın bir para birimi olarak kullanılmaktadır. İlk çağlardan bu yana bu kadar çok talep görmesinin ve tercih edilmesinin nedeni kolay bölünebilen ve dayanıklı bir metal olmasıdır. Aynı zamanda altının dikkat çeken sarı rengi ve nadir bulunması da cazibesini arttırmıştır. Altın oldukça basit bir kimyasal yapıya sahiptir. Aslında tam da bu yüzden tercih edilmiştir. Bu maden kimyasal olarak kararlı bir yapıya sahip olduğu için paslanmaz, yani altın uzun vadede muhafaza edilebilen bir madendir.
İlk altın paranın Lidya Kralı tarafından MÖ 6. yüzyılda bastırıldığı düşünülmektedir. Bunun yanı sıra altın para Mısır ve Antik Yunan gibi medeniyetler tarafından da kullanılmış, ticaretin vazgeçilmezi olmuştur.
İlerleyen yüzyıllarda Roma medeniyetinde de para birimi olarak kullanılan altın, vergilendirmelerde ve devlet ödemelerinde kullanılmaya başlanmıştır. İmparatorun yüzü paraya işlenmiş, altın güvenli bir para birimi haline getirilmiştir. Altının ticaretteki popülaritesi Orta Çağ boyunca da sürmüş, Asya’dan Avrupa’ya uluslararası bir para birimi statüsü kazanmıştır. Ticaret yolları boyunca tüccarlar tarafından altın kullanılmıştır.
Bu süreçte altını sadece bir finans aracı olarak görmek yanlıştır. Altın yüzyıllar süren bir kültürel birikim sonucunda birçok kavramın sembolü haline gelmişti. Özellikle Orta Çağ'da kraliyet, soylular ve ruhban sınıfı tarafından lüksün simgesine dönüştürülmüştür. Altın, gerek dini gerek kültürel seremonilerde başrol oynamıştır.
Tüm bunlara rağmen Orta Çağ'da altının üretiminin ve işlenmesinin kolay olmadığını unutmamamız gerekiyor. Bu durum her ne kadar altının değerini arttırsa da altına erişilebilirliğin kolaylaşması ve başka etkenler modern anlamda altın standardını doğurmuştur. Fakat bunu ayrı bir başlık altında incelememiz daha doğru olacaktır.
Altın Standardı
Altın standardı, ülkelerin para birimlerini belirli miktarda altına sabitleyerek, altını bir para birimi olarak kullanmasıdır. Aslında yukarıdaki paragraflarda anlattıklarımın hepsi altın standardının birer örneklemesidir. Yazımızda asıl değineceğimiz nokta ise modern anlamda altın standardıdır.
Modern anlamda altın standardı, 19. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Öncelikle sanayi devrimi sebebiyle Britanya’da ardından diğer Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da altın, finansal sisteme hakim olmuştur. Sanayi devrimiyle genişleyen ticaret ve endüstri ülkelerin ortak kullandığı uluslararası bir para birimine ve sabit kura olan ihtiyacı artırmıştır. Bu sebeple altın standardına yönelim artmıştır.
Tüm bu gelişmeler devam ederken sanayi devriminin kazanımlarıyla altına ulaşmak ve işlemek kolaylaşmıştır. Aynı zamanda Güney Afrika ve Avustralya’da keşfedilen altın madenleri de altına erişilebilirliği artırmıştır.
Tüm bu gelişmelere rağmen 19. yüzyıl dünya için fazlasıyla istikrarsız ve savaşlarla dolu bir yüzyıl olmuştur. Bu sebeple ülkelerin sabit ve güvenilir altına yönelimi artmıştır. Aynı zamanda altının endüstriyel kullanım alanları da altına olan talebin artmasına yol açmıştır.
Altın Standardının Terk Edilmesi
Altın Standardı, Birinci Dünya Savaşı ve sonrası dönemlerinde fazlasıyla zarar görmüştür. Birinci Dünya Savaşı sonrası ülkeler yaşadıkları ekonomik krizler doğrultusunda altın standardını sürdürmekte zorlandılar. Bu da birçok ülkeyi altın standardını terk etmeye veya geçici süreliğine bırakmaya itmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu Büyük Buhran sürecinde de bu durum devam etmiştir. Ekonomileri batan ülkeler altın standardını devam ettirmekte zorlanmıştır. Bu sancılı süreçlerden geçen ülkeleri bekleyen İkinci Dünya Savaşı da ülke ekonomilerini daha da dibe batırdı. Tüm bunlar devam ederken altın standardına olan talep azalıyordu.
Bretton Woods Anlaşması (1944) tarihte adeta bir dönüm noktası teşkil ediyor. ABD ve Birleşik Krallık tarafından tamamen yeni bir uluslararası para sistemi inşa etme tartışmaları 1944’ün Temmuz 1944’te sona erdi. Uluslararası ekonomik sistemi en baştan düzenleyen bu anlaşma ile ABD doları altına dönüştürülebilir bir para birimi olarak kabul edildi. Bu da ülkelerin dolar rezervlerini tutmasına ve altın standardının dolar bazlı bir sistem haline gelmesine sebep oldu. Bretton Woods toplantısında alınan kararlarla IMF ve Dünya Bankası kurularak savaş sonrası parçalanmış Avrupa yeniden ayağa kaldırılmak istenmiştir. Bu motivasyonla 13 milyar dolarlık Marshall Planı ortaya çıkmıştır.
Bretton Woods sistemi ile paralarını belirli bir oranda altına veya dolara sabitleyen ülkeler her ülke parasını belirli bir değişim oranından altına veya dolara sabitlemiştir. Bu sisteme Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi veya uygulanmasından IMF sorumlu olduğu için IMF Sistemi de denilmektedir.
Bretton Woods Sistemini iki dönemde ele almamız gerekiyor. İlk dönem dünya çapında dolar kıtlığı dönemidir. Savaş sonrası parçalanan ekonomilerden dolayı Batı Avrupa ülkelerinin ve Japonya’nın altınlarını ABD’ye aktarmaktan başka şansı kalmamıştır. Bu dönemde ABD Marshall Yardımları ile Batı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Japonya ve Türkiye gibi ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmuştur.
Bu dönemin sonunda ABD’nin dış açıkları artmaya başlamış diğer ülkelerde de bir dolar bolluğu meydana gelmişti. Dolar aşırı değerli para statüsü kazanmıştı ve devalüasyona ihtiyaç duyuyordu, fakat kilit para olduğu için bu mümkün olmuyordu. Bu süreçte kendi başlarına birer ekonomik güç olan Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya altın standardına geri dönülmesi gerektiğini düşünüyordu. Özellikle Fransa adeta ABD dolarına savaş açmıştı. Bu sebeple 1960 yılında “altına hücum” adı verilen girişimle doların değer düşüşü için altın borsasından alımlar başlamıştır. Fakat satışlarının büyük kısmını ABD’nin karşıladığı Londra Altın Fonu sayesinde altın fiyatı 35 dolarda sabitlenmiştir.
1960’ların sonlarında sürekli istikrarsızlıklar sonucunda ABD Başkanı Nixon’un aldığı önlemler de yetersiz kalmıştır. Yapılan kur düzenlemelerine rağmen mali piyasalarda fiyat sabitlenemiyordu. Bu duruma yanıt olarak öncelikle Kanada, Japonya ve İskandinav ülkeleri ulusal paralarını dalgalanmaya bıraktılar. Sonrasında Avrupa Ekonomi Topluluğu 16 Mart’ta paralarını dalgalanmaya bıraktıklarını açıkladılar. Bu tarih de aslında Bretton Woods Sistemi’nin yıkılış tarihidir. Bunun ardından 1978’te IMF Sözleşmesi yenilenerek devlet müdahalesinin minimum olduğu dalgalı kur sistemine geçilmiştir.
Yukarıda anlattığım olayların hepsi aslında 20. yüzyılda altından uzaklaşan dünya sistemini açıklamıştır. Peki 21. yüzyılda artık altın önemini kayıp mı ediyor? Hadi gelin birlikte inceleyelim.
21. Yüzyılda Altın Nedir?
Aslında altın, tarihsel süreçteki şanını sürdürmeye fazlasıyla devam ediyor. Kültürel boyutta hala altının hakimiyetini gözlemlemek mümkün. Benim yazımın son kısmında bahsetmek istediğim nokta altının günümüz finans dünyasındaki değeri. Yukarıda paragraflarca anlattığım altın standardının yok olmasına hatta ve hatta sonrasında sabit kura geçişe değindikten sonra altının hala neden bu kadar önemli olduğunu merak ettiniz mi?
Genel olarak özetlemek gerekirse altın, çalkantılı ekonomik süreçlerde her zaman güvenli bir liman olarak kabul edilmiştir. Hisse senetleri veya diğer yatırım araçlarının aksine altın değerini artırır veya korur. Bundan sebeptir ki yatırımcılar genellikle servetlerini altında tutarak korumayı tercih ederler.
Buna ek olarak şunu da unutmamalıyız ki her ne kadar altın standardı günümüz ekonomik sisteminin temeli olmasa da altın rezervleri merkez bankaları için hala önem teşkil etmektedir. Altın rezervleri günümüzde hala uluslararası ticaret için çok önemlidir.
Sonuç olarak tüm gelişmelere rağmen altın hem önemli bir yatırım aracı hem de ticaret ve ülke ekonomileri açısından hala önem arz etmektedir. Her ne kadar son yüzyıla dolar damga vurmuş olsa da altın gerek endüstriyel kullanımı gerek kültürel egemenliği sebebiyle hala masallara konu olabilecek niteliktedir.
Comments