top of page

2001 Türkiye Krizi

Bilgilendirme: 2001 krizi Türkiye’nin halihazırda geçtiği gerek ekonomik gerek politik süreçlerin yanlış yönetilmesi sonucu ortaya çıkmış bir hadisedir. Bu krizin başlangıcı 90’lı yıllara dayanır. 

Ekonomik yapıda sorunlarla boğuşulduğu sırada dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Bülent Ecevit arasında Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sırasında yaşanan tartışma, aynı gün içerisinde krizin bardağını taşıran son damlaydı. 

Bu yazının yazılma amacı, okurlarımızın ve gençlerin Türkiye ekonomisini, geçmişte yaşadığı krizleri ve aynı zamanda geleceğe yönelik önlemlerin nasıl alınacağı hakkında bilgi ve fikir sahibi olmalarıdır. 

2000-2001 Krizi

2000-2001 Krizi Cumhuriyet tarihinin en büyük finansal ve bankacılık krizidir. Türkiye’ye maliyeti 20 milyar dolar olmuştur. Kriz için gerekli ortam zaten hazırdı. Siyasiler tarafından alınan yanlış kararlar, bu olayın sadece pimini çekmiştir. Yüksek düzeyde borç stokları, merkez bankasının siyasileştirilmesi, ekonomi alanında reformlar yapılmaması gibi daha sayılabilecek birçok etken vardı. IMF 1996 yılında yayımladığı Türkiye raporunda yüksek bütçe açığının oluşturabileceği riskli bir kriz yaşanabilmesi konusunda uyarmış, istikrarsız siyasi ortamın yabancı yatırımın ve yatırımcının ülkeden kaçışına yol açtığına ve bütçe açıklarının bankalar aracılığıyla finanse edilmesinin Türk bankacılık sektörünü kırılgan hale getirdiğine vurgu yapmıştı. Fakat uyarılar dikkate alınmamış ve mevcut süreç devam ettirilmişti.

Borsa, krizin üçüncü gününde %29 değer kaybetmiş; repo faizleri %7500’lere tırmanmıştır. Merkez Bankası’ndan 7,6 milyar dolarlık döviz çıkışı olmuş, 2001 yılında Türkiye ekonomisi %9,5 küçülmüştür. Enflasyon oranı %90’a yaklaşmıştır. 

Krize Zemin Hazırlayan Ögeler

Açıklama

2001 Krizi’nin nedenleri içsel ve dışsal olarak ikiye ayrılır. Dışsal sorunlar Asya ve Rusya Krizleri iken, içsel nedenler IMF ile Yapılan 17. Stand-by Anlaşması, siyasi istikrarsızlık, bankacılık sektörünün krizlere olumsuz etkisi ve sermaye kaçışları gibi etkilerdir. (Stand-by Anlaşması,  IMF’in bir üye ülke ile yaptığı anlaşma sonrası düzenlenen stand-by belgesi, ülkenin taahhüt ettiği reformları gerçekleş­tirdikçe IMF’den çekmeye hak kazan­dığı kredileri göstermektedir.)

Asya ve Rusya Krizleri

Siyasi ve ekonomik açıdan istikrarlı ve risk primleri düşük olan gelişmiş ülkeler faiz oranlarını artırınca Türkiye gibi risk primi yüksek gelişmemiş ülkelerden para kaçışı olmaktadır. Güneydoğu Asya ülkelerinde kriz, Tayland’ın Temmuz 1997 yılında para birimini %40 oranında devalüe etmesiyle (para değerini düşürmek) başlamıştır. ABD doları karşısında Güneydoğu Asya ülkelerinin para birimlerinin %60 değer kaybı, bu ülkelerin piyasalarda rekabet gücünü Türkiye’ye karşı arttırmıştır. Rusya boyutundan olaya bakıldığında ise 1992’den 1997’e Türkiye`nin toplam ihracatında yaklaşık % 8 oranında yer alan ve bavul ticaretinde de önemli bir yere sahip olan Rusya’ya ticaretimiz, 1998'de Rusya’da yaşanan kriz dolayısıyla darbeye uğradı. Rusya'dan gelecek olan potansiyel turist girişleri de hemen hemen yarıya düştü.

Krizin İçsel Nedenleri

IMF ile Yapılan 17. Stand-by Anlaşması'nın Etkisi

Reel faiz oranlarındaki yüksek seyir ve kamu finansman dengesinin bozulması ile birlikte devletin borç stoklarının artması ve enflasyonun da artış göstermesi ve ekonomik bunalıma çözüm bulmak amacıyla 9 Aralık 1999’da IMF’e sunulan niyet mektubu ile başlayan Stand-by Anlaşması 1 Ocak 2000 yılında 3 yıllık bir “Enflasyonu Düşürme Programı” adlı bir programla uygulanmaya konulmuştur. Bu programın amacı; 3. yılın sonunda enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmek, reel faiz oranlarını indirmek, ekonomiyi canlandırmak ve ekonominin kaynaklarının daha verimli kullanılmasını sağlamaktı. Programın unsurları da sıkı maliye politikaları, enflasyon hedefiyle uyumlu gelirler politikası ve düşük enflasyon hedefini temel alan para ve kur politikalarıydı. Bu programı esas amacı, 1999 yılında GSMH’nın % 2,8’ini oluşturan kamu harcamalarının deprem harcamaları hariç, GSMH’nın %3,7’sine yükseltmek ve kamunun faiz yükünü düşürmekti. Bu amacın gerçekleşmesi için 26 Kasım 1999 ‘da onaylanan vergi paketinin, depremden dolayı devreye girecek olan ek vergilerin ve Eylül 1999’da yasalaşan sosyal güvenlik reformunun yanısıra personel ve cari harcamalarda kısıtlamalar yapılacaktı. Bunlara ek olarak dış borç iç borç yerine ikame edilecek ve kapsamlı bir özelleştirme programı yapılarak bu amaca hizmet edilecekti. Bu program kapsamında 2000 yılı sonunda TEFE enflasyon oranının % 20, TÜFE enflasyon oranının ise % 25 olarak hedeflendi. 1,5 yıllık süre için de 1 ABD doları ve 0,77 Euro’dan oluşan kur sepetinin Türk Lirası karşısındaki değişimi önceden ilan edildi. Daha sonra belirli yöntemlerle bant sistemine geçileceği ve son aşamada da serbest dalgalı kur rejiminin uygulanacağı açıklandı. Merkez Bankasının para tabanı için yaptığı yeni düzenlemede net iç varlıkların ilan edilen bant içinde kalması ve para tabanının net dış varlıklardaki değişime bağlı olarak değişmesi kabul edildi. Faizlerin belirlenmesinde faiz politikası özerkliğinden vazgeçiliyordu ve faiz politikası sermaye giriş çıkışlarına bağlı olarak piyasalara bırakılıyordu. Bu programın uygulamaya konulmasıyla birlikte başlangıçta makro düzeyde iyileşmeler görüldü. Döviz kurunun sabitlenmesi sadece bankacılık sektöründe değil, aynı zamanda tüm toplumda dövizle borçlanmayı tetiklemiştir. Bunun yanında reel döviz kuru çok fazla değerlenmiştir ve tasarruflar aleyhine tüketim artmıştır ve ithalatta çok büyük bir artış gerçekleşmiştir. Bu da cari açık sorununu arttırmıştır. Cari açık sorunun artmasında, euronun dolar karşısında değer kaybetmesiyle birlikte Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan ithalatın (başta otomobil olmak üzere) artmasının ve petrol fiyatlarının 1999’dan beri üç kattan fazla artışı büyük rol oynamıştır.

Aşırı Değerli TL

Enerji fiyatlarındaki artış, enflasyon tahmininde sapmaya neden olmuş (TÜFE %39 arttı), kurun yıl boyunca %20 artmasına izin verildiği için TL aşırı değerlenmiştir. 2000 yılbaşından 2001 Şubat'ına kadar bir kur temelli stabilizasyon programı uygulanmıştır. Bu kapsamda kur rejimi de esnek bir çıpa olarak belirlenmiştir. 2001 Şubat’ından sonra program başarısız olmuş, Türkiye tamamen sabit kur rejimine geçmiştir.

Cari İşlemler Açığının Kritik Sınırın Üzerinde Seyretmesi: Faiz oranı indirimi sonrası tüketici kredisi ve iç tüketimin patlaması, üretimin iç tüketime yönelmesi ve ihracatın düşmesi sonucu, cari açık yükselmiştir. 

Sermayeden YEeeeeeeeoksun Mali Sektör

1990’larda banka kurmanın kolaylaştırılması sonucu yetersiz sermayeli bankalar çoğalmıştır. Sınırsız mevduat güvencesi nedeniyle risk unsuru ortadan kalktığından, bu bankalar göreceli yüksek faiz vererek mevduat toplayabilmiştir. Bazıları ayrıca aşırı boyutta kamu kâğıdı taşımaktaydı. 

Siyasi İstikrarsızlık

1999 seçimlerinin arkasından kurulan üçlü koalisyon hükümeti, Enflasyonu Düşürme Programının yasal ve uygulamaya dönük işleyişi sürecinde itiraz ve engellemelerle karşılaşmıştır. Özellikle kamu bankalarının ve kurumların özelleştirilmesinde bu tür sorunlarla karşı karşıya kalınmıştır. Buna ek olarak bu tür zor bir program resmi bir kanaldan halka duyurulmamış, halkın desteği alınmamış ve gerekli kesimlerle müzakere edilmemiştir.  Koalisyon hükümeti kendi içinde devamlı tartışmalı olup istikrarlı hareket etmiyordu ve yatırımcılara borçların geri ödenmesi konusunda yeteri kadar güven verecek bütçe tasarrufu yapmıyordu.  

Bankacılık Kesiminin Krize Olumsuz Etkisi ve Sermaye Kaçışlarının Kasım 2000 Krizini Tetiklemesi

2000 yılının ilk yarısında cari işlem açığını finanse etmek amacıyla hazine tahvil ihraçlarını arttırmıştır. Ağustos ayından itibaren kısa vadeli sermaye girişleri büyük artış göstermiştir ve Hazine, 2000 yılında 7,5 milyar dolar tahvil ihraç etmiştir. Bu dönemde yerleşiklerin (hükümet ve banka dışı kesim) yurtdışına yaptıkları menkul değer işlem hacmi, uzun vadeli kredi kullanımı büyük bir oranda artmıştır. Bankaların açık pozisyonlarını kapatmaya çalışmaları, kamu ve özel bankaların borçlanma arayışına girmelerine neden olmuştur. Bu durum euro piyasalarında Türkiye tahvillerinin faizleri üzerindeki risk primlerinin ve böylece faiz oranlarının artmasına, yabancı fon girişlerinin azalmasına ve yabancı fon çıkışlarının artmasına neden olmuştur. Bu da döviz kurlarının artmasına neden olmuştur.gerçekleşmiştir. Kasım ayı sonunda yaşanan likidite darlığı ile başlayan tedirginlik ortamı ve Merkez Bankasının piyasaya sunduğu likiditenin döviz talebine dönüşmesi 22-30 Kasım 2000 tarihinde Merkez Bankasının yoğun döviz satışına neden olmuştur. Bunun sonucu olarak, Kasım ayında yurt içinde 5,2 milyar ABD doları menkul değer satışı gerçekleşmiştir ve bu ayda kısa vadeli portföy kaynaklı 4,8 milyar ABD doları çıkışı gerçekleşmiştir. Krizin asıl nedeni olarak; piyasalarda yaşanan gerginlikten dolayı, bankaların açık pozisyonlarını kapatma eğilimine girmeleriyle TL’ye olan talebi artırmalarına, TL’ye olan talebin artmasıyla yurtiçi faizlerin artmasına, yükselen faizlerin hazine bonosu bulunduran bankaların risklerini artırmasına, sabit döviz kuru uygulamasıyla birlikte aşırı değerli olan TL’nin neden olduğu cari açıklara işaret edilmektedir. Kasım ayında gecelik faizler %1000 seviyelerine kadar yükselmiş ve bu durum ülkeden büyük sermaye çıkışlarına neden olmuştur. Ocak-Temmuz 2000 döneminde cari açık -5.912 milyon dolara çıkmıştır. 

Kriz Sonrası Türkiye Ekonomisinin ve Bankacılık Sektörünün Değerlendirilmesi: 2001 krizi sonrası dönemde ülke ekonomisinde göreli bir istikrarın sağlandığıve bunun bankacılık sektörüne yansıdığı görülmektedir. 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz sonrasında ekonomi %9,5 oranında küçüldü. Ancak takip eden yıllarda uygulamaya konulan IMF destekli program ile birlikte hızlı bir artışın olduğu görülmektedir. 2002 yılında %7,9, 2003 yılında %5,9, 2004 yılında %9,9 gibi rekor bir büyüme hızına ulaşıldı. 2004 yılında yaşanan bu büyük büyüme rakamı incelendiğinde büyümenin kaynaklarının temel olarak ertelenen tüketimin gerçekleşmesi, düşük kur ile birlikte hızlı ithalat artışı sonucu gerçekleştiği görülmektedir. Bu dinamiklere bağlı büyümenin sürdürülebilirliği oldukça tartışmalıdır. Diğer taraftan hızlı ekonomik büyümeye rağmen işsizlik sorunu çözülememiştir. 2004 yılında işsizlik oranı %10,3 gibi oldukça yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir. Dolayısıyla izlenen ekonomik büyüme modeli var olan işsizlik sorununu çözmede zorlanmaktadır.

Bu büyüme rakamlarına ulaşılmasında 2000 sonrası dönemde dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler ve son dönemde Türkiye'ye giren yabancı sermaye girişleri de oldukça etkili olmuştur. Ancak ABD'de artan faiz oranları, bu ülkeye yönelik sermaye akımlarını arttırmakta ve bu dış piyasalardan sermaye çıkışına yol açmaktadır. Bu durum aynı zamanda dış piyasalardan ucuz borçlanma imkanını azaltıcı bir etki doğuracaktır. Türkiye ekonomisindeki büyümenin temel olarak yabancı sermaye girişlerine bağlı olduğu düşünülürse yabancı sermaye hareketlerinde yaşanacak gelişmeler büyüme ve makro dengeler üzerinde ve doğal olarak bankacılık sektörü üzerinde olumsuz etkiler doğuracaktır. Kriz sonrası dönemde iç borç stoku hızlı bir artış eğilimi içerisine girmiştir. 2000 yılında iç borç stoku 36.420.620 milyar TL iken, 2001 yılında 122.157.260 milyar TL, 2002'de 149.869.691 milyar TL, 2003'de 194.386.700 milyar TL, 2004'de 224.482.922 milyar TL olmuştur. Ancak aynı dönemde yaşanan ekonomik büyümeye bağlı olarak iç borç stokunun GSMH'ya oranı 2001 yılına  göre gerileme göstermiştir. İç borç stokunun GSMH'ya oranı 2001 yılında %69 iken 2004 yılında %47,6 olmuştur. İç borç stokunun bu yüksek seyri ülke ekonomisi için çok ciddi bir sorun niteliğindedir. Yüksek borç stoku, devletin yüksek reel faiz ödemesine yol açmakta, yatırımlarda, üretimde kullanılması gereken kaynakların, açıkların kapatılmasında kullanılmasına yol açmakta ve kaynak transferi üzerinde olumsuz etkide bulunarak gelir dağılımını ciddi biçimde bozucu bir etki doğurmaktadır. İç borç stokunun yüksekliği aynı zamanda bankaların faaliyetleri üzerinde belirleyici etken rolündedir.

Kriz Sırasında Yaşananlar Şöyle Özetlenebilir 

  • Spekülatif atak sonucu TL’nin aşırı değer kaybı; kur ve faizde belirsizlik.

  • Yabancı paranın bankalardan çekilip evlerdeki kasalara/ yabancı bankalara/yurt dışına/yastık altına gitmesi.

  • Güven eksikliği, kamunun borçlanmasında zorluk, vadenin kısalması (20 Mart 2001 kamu ihalesinde vade 1 ay), dış borç çevirmede güçlük, risk priminin aşırı yükselmesi.

  • Ödeme sisteminin önemli bir parçası olan vadeli çek-senet gibi ödeme araçlarının kabul edilmemesi, fatura yazılamaması, akreditif açılamaması ve bütün bunların sonucunda piyasanın kilitlenmesi.

  • Merkez Bankası; 26 Şubat 2001 tarihinde kriz yönetimi çerçevesinde Kamu bankalarını fonlama, kısa vadeli faize Bankalararası Para Piyasası’nda kotasyon vererek tavan koyma ve bankalara döviz depo işlemleri yoluyla, aktif müdahaleye başlamıştır. 

Yeni “Ulusal Program” uygulamaya konulmuştur. Önceki programdan en önemli farkı, kurun çıpa olarak kullanılmamasıdır. Sabit döviz kuru terkedilip, dalgalı kur rejimine geçilmiştir. Yeni programda para politikası yeniden işlerlik kazanmıştır. Yeni Program, istikrar yanında, yeniden yapılanma ve büyüme ortamını yaratacak önlemleri vurgulamıştır. Siyasi otoritenin ekonomi üzerindeki etki alanı daraltılmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda, Merkez Bankasının özerkliğini sağlayacak, kamu bankalarına görev zararı yüklenilmesini önleyecek yasa değişikliği yapılmış, bütçe içi ve bütçe dışı fonlar kapatılmış, kamu ihale ve kamulaştırma yasalarında değişiklik yapılmıştır. 2002 yılında seçimle hükümet değişmiş, bunun kriz üzerinde olumlu etkisi olmuştur. 


KAYNAKÇA

Aksaray Üniversitesi. "Kasım 2000 ve Şubat 2001 Ekonomik Krizlerinin Nedenleri." www.aksarayiibd.aksaray.edu.tr

Dergipark. "Türkiye Ekonomisi Üzerine Bir İnceleme." www.dergipark.org.tr

BBC Türkçe. "Türkiye'nin Kriz Deneyimleri: 1994, 2000, 2001, 2008, 2009 ve 2018-2022 Krizleri." www.bbc.com/turkce

İktisat ve Toplum. "Türkiye’nin Kriz Deneyimleri: 1994, 2000, 2001, 2008, 2009 ve 2018-2022 Krizleri." www.iktisatvetoplum.com

Dergipark. "IMF Stand-by Düzenlemesi ve Türkiye Ekonomisi." www.dergipark.org.tr

EkonomiM. "IMF Stand-by Düzenlemesi." www.ekonomim.com

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. "Para Politikası Çerçevesi." www.tcmb.gov.tr

Ankara Üniversitesi. "Türkiye Ekonomisi Üzerine Bir İnceleme." www.dspace.ankara.edu.tr

Comments


Her gün ve ay yeni yayınlarımızdan haberdar olabilirsiniz

Gönderdiğiniz için teşekkürler!

©2022, Cağaloğlu İktisat Kulübü tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page